Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Ali Kantur

Kantur & Akdaş İnşaat Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Ali Kantur ismi “Başbakan Erdoğan bizim eserimiz” sözleriyle gündeme gelmişti.



Ali Kantur

Kantur & Akdaş İnşaat Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kantur



Ali Kantur kimdir?



1949 İzmir doğumlu olan Ali Kantur, ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden 1970 yılında mezun olduktan sonra 1972 yılında Syracuse Üniversitesi’nde (ABD), Endüstri Mühendisliği ve İş İdaresi alanlarında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 



Ali Kantur hangi üniversitelerde hocalık yaptı?



Askerlik görevini 1972 - 1974 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezi’nde yedek subay olarak görev yapan Kantur, 1973-1977 yılları arasında ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde, 1973 -1978 yılları arasında Gazi Üniversitesi’nde master programında part-time öğretim üyeliği yapmıştır.



Ali Kantur, hangi yıllar arasında Tepe Grubu’nda çalıştı?



Ali Kantur, Tepe Grubu Şirketleri’nde 1974 yılında şirket müdürlüğü ile başladığı görevinden 2004 yılında Murahhas Üye ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak ayrılmıştır.



Ali Kantur’un şu anki ticari ünvanları neler?



Halen Kantur & Akdaş İnş. Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, GPG İnş. Eml. Turz. Mim. Pro. Enerj. Mak. San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, ITC Invest Trading & Consulting AG Yönetim Kurulu Başkanlığı, ITC-KA Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, ITC-Adana Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akdaş Döküm San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı ve İşbir Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir.



Ali Kantur hangi haberlere konu olmuştur?



Ali Kantur'un ilginç Erdoğan yorumu (Okan Müderrisoğlu, Sabah Gazetesi, Ağustos 2004)


Tepe Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Ali Kantur'un "Başbakan Erdoğan bizim eserimiz" sözleri iş dünyasında tartışma yarattı. 


Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın'ın, Ankara Gölbaşı'ndaki doğum günü partisi, ilginç sohbetlere ev sahipliği yaptı. Davete katılanlar arasında, Hamdi Akın'ın, Yeşilköy Havalimanı'nı işleten TAV konsorsiyumundan ortağı Tepe Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Ali Kantur da vardı. Kantur ile Milliyet yazarı Serpil Yılmaz arasındaki sohbet, ilginç diyaloglar ortaya çıkardı. Serpil Yılmaz, dün Business ekindeki yazısında, Kantur'un şu sözlerini başlığa çıkardı: Erdoğan bizim eserimiz. Ali Kantur, Başbakan Tayyip Erdoğan'a Mustafa Kemal'in "Yurtta sulh, cihanda sulh" söylevini ve TBMM açılış konuşmalarından bölümleri gönderdiğini belirterek, şunları söylüyor: "Mustafa Kemal'in kurduğu çağdaş, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni sağlıklı olarak büyütemedik, bunun sorumlusu biziz." Ali Kantur'un, başta çok para kazanan işadamları ve kendi jenerasyonunu kastederek söylediği "Erdoğan bizim eserimiz" sözleri bakalım taraftar bulacak mı? 



Ali Kantur: Teknoloji tümüyle bizim, yakında dünyaya akıl satacağız! (Korhaber.com, Kasım 2009)


Invest Trading Consulting (ITC) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kantur: Dünyanın çöp, yakıt, karbondioksit ve enerji sorununu Türkiye çözecek!


Tümüyle Türkiye’de, Ankara’da OSTİM’de üretilen, tasarlanan, montajı yapılan tesislerle gelecek beş yılda teknoloji ve know how ihraç etmeye başlayacağız.


Ali Kantur, birbirinden ilginç ve heyecan veren teknolojilerle, yatırımları ve projeleri  Korhaber’e anlattı:


-“Tek hücreli ALG yosunlarının üretimi ve yosunlara verilecek stres ile üretilecek dizel yakıtla Türkiye dışarıdan dizel yakıt ithalinden kurtulacak.”


- 31 Yıl üst yönetiminde görev yaptığı, Tepe Grubu, Bilkent, TAV vb. kuruluşlarından 2004’te ayrılan Kantur,  şimdi   “Çöpçüler  Kralı” unvanıyla  anılıyor.


- Ankara Mamak ve Sincan çöplüklerinin işletmesi, ıslahı, yeniden dönüşümü, enerji, seracılık ve yakıt üretimi projesiyle dünya çapında çevre koruma alanında Golden Carbon sertifikasına sahip ilk işletmeyi kuran Ali Kantur, karbon sertifikalarının satışı yanında şimdi de Adana çöplüğünün işletme ve yatırımını üstlendi.


- Kantur, metan gazından elektrik üreten motoru hariç tümüyle ve yüzde yüz yerli üretim-tasarım-montaj ve 

işletmeciliğini yürüttüğü tesisler için Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve  çevre kuruluşlarından övgüler ve takdirnameler alırken, Dünya Bankası Ankara Mamak’taki tesislerin benzerlerinin Hindistan ve Çin’de kurulması için Kantur ile görüşüyor. İki ülkedeki benzer tesisler BM ve Dünya Bankası desteğiyle gerçekleştiğinde dünyadaki çevre, atık, çöp, geri kazanım sorunlarının yüzde 50’sine yakınının çözümlenmesi öngörülüyor.


31 Yıl Boyunca Doğramacı Ailesi ile birlikte Tepe Holding, Bilkent Holding üst yönetiminde dev projelere imza atan Ali Kantur, görevinden ayrıldıktan sonra beş yıl gibi kısa sürede Türkiye’nin Çöpçüler Kralı unvanın sahibi oldu yüzmilyonlarca dolarlık yatırımlara, tesislere, projelere imza attı. Kantur, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nın özellikle küresel ısınma, çevre koruma, geri kazanım vb. alanlarda takdirini kazanırken, Mamak Katı Atı Depolama sahasında işletme de “Gold Standart Carbon Certificate” sahibi oldu. Karbon azatlımı konusunda başarılı projelere imza atan tesislerin kurucusu Kantur, aynı zamanda atık çöplerin çürütülmesi ve ayrıştırılması sırasında ortaya çıkan metan gazı ile de 40 MW gücünde bir elektrik santralı kurarak, alanında dünyada bir ilke imza attı.


Türkiye’de ilk alışveriş merkezinin de kurucusu olan Ali Kantur, Real, Praktiker vb. dev alışveriş merkezi market zincirlerini Türkiye’ye getirdi. İstanbul Atatürk Uluslar arası Havalimanı ve Ankara Esenboğa Uluslar arası Havalimanı projelerini de başarıyla hayata geçiren ve işletmeci kuruluş TAV’da da uzun yıllar yönetimde bulunan Kantur, Doğramacı Ailesi ve TEPE-Bilkent Grubundan ayrıldıktan sonra da bireysel girişimleriyle, iş deneyimleriyle, demir çelik, çelik döküm, çöp işletmeciliği, çöpten enerji, seracılık vb. farklı alanlarda alanında ilk ve tarsımı, teknolojisi tümüyle yerli tesislere imza attı. Kantur’un yakı gelecekteki projeleri arasında en ilginç olanı ise halen test projesi aşamasında bulunan Alg yosunlarına stres yaşatılarak, lipid elde edilmesi ve bu yolla da Türkiye’nin dizel yakıt ihtiyacının tamamının karşılanması yanında, önemli bir dizel akaryakıt ihracatçısı konumuna gelinmesi.

 ITC  Entegre Katı Atık Yönetim Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kantur, eski ve bilinen adıyla “Mamak Çöplüğü” şimdiki adıyla da Mamak Katı Atık Depolama Sahası’ndaki tesislerde Korhaber’i ağırladı ve Korhaber Yazarları Duransel DOĞAN ile Zülfikar DOĞAN’ın sorularını yanıtladı:


"GELİNLER, DAMATLAR, OĞULLAR, KIZLAR BAŞA GELİNCE BIRAKTIM…"


Uzun yıllar, daha doğrusu neredeyse tüm profesyonel çalışma yaşantınız boyunca,  sizi hep Müteahhitlik, inşaat sektörünün içinde gördük.  Bilkent Holding, Tepe Grubu-Holding, İhsan Doğramacı ve ailesinin yanı sıra Tepe Grubu şirketlerinin pek çoğunun kurucusu, olduğunuzu biliyoruz. Dev projelerin başında bulundunuz, şimdi ise kendinizi “Türkiye’nin Çöpçüler Kralı” olarak tanımlıyorsunuz, neden çöplükler?


Ali Kantur (AK)- Aslında uzun yıllar dile kolay tam 31 yıl Doğramacı ailesiyle, Tepe Grubu, Bilkent ve sonrasında TAV’da ve grubun pek çok şirketinde hep üst yönetimde görev yaptım. Gerçekte bunlar hep Vakıf Kuruluşlarıydı. Hacettepe Vakıflarından başlayan bir geçmişi vardır bugün gelinen noktanın. Hacettepe Üniversitesi başta olmak üzere, pek şirketin kuruluş temelinde bu vakıflar vardır. Ancak sonrasında aile bu vakıfları “kendilerinin” gibi görmeye başladı. Tepe’de olsun, Bilkent’te olsun  aile ağırlıklı bir yapı ortaya çıkmaya başladı. Oğullar, kızlar, gelinler, damatlar, akrabalar. Bu yapı beni rahatsız etti. İhsan Bey’le (Doğramacı) konuştum, kendimce önerilerde, uyarılarda bulundum. Olmadı. Sonrasında da “Ben gidiyorum” dedim ve ayrıldım, çıktım. Belki bunu yapmasaydım, hayatımın sonuna kadar Doğramacılarla, Tepe’de çalışmaya devam ederdim. Ben her şeyin bir anlık olduğuna inanıyorum. Öyle bir karar verdim, demek ki nedeni buymuş, yani bu çöp işleri, enerji işleri, insanların aklına gelmeyen, benim de belki hiç düşünmeyeceğim işler.


Tesadüf bir uçak seyahatinde, yanımda oturan İsviçre’den bu çöp işiyle ilgilenen birisiyle konuşunca iş gündeme geldi. Benim onlara bazı önerilerim oldu. Sonrasında “Ya gel bu işi sen üstlen” dediler. Ben de finansmanı sağlayan İsviçre’liyi davet ettim, adam geldi, zaten epeyi bir para batırmış, “Gel bir miktar daha para koy, finansman bulalım, bu işi ayağa kaldıralım” dedim, giriştik ve bugün bu noktaya gelindi. Şimdi Mamak’taki bu tesislerde, çöplükten eser kalmadı.


Ta kilometrelerce uzaktan burunları zorlayan Mamak Çöplüğünün kokusu kalmadı. Burada elektrik enerjisi üretiliyor.  Kurduğumuz seralarda binlerce ton, salkım domates başta olmak üzere, binlerce sap çiçek üretiyoruz. Ayrıca en kaliteli kompost gübreyi bu tesislerde üretiyoruz.  Birleşmiş Milletler ve özellikle Dünya Bankası tesislerimizi, projelerimizi çok beğeniyor, takdir ediyor. Sık sık tesislerimizde Dünya Bankasından heyetleri ağırlarız.

Kurduğumuz bu tesislerde karbondioksit gazı azaltımına verdiğimiz  (yılda 500 bin ton) katkı ve dolayısıyla Karbondioksit'ten 21 kat daha fazla çevre için tehlikeli metan gazı azaltımına sağladığımız katkı nedeniyle, Gönüllü piyasada uluslar arası düzeyde “Gold Standart Carbon Certificate” sahibiyiz. Bu Altın karbon sertifikalarımızı gönüllü piyasada satıyoruz, Kyoto imzalandı ama henüz işlerlik kazanmadı o nedenle bizim bu Altın Karbon sertifikalarımız oldukça değerli.


"TEKNOLOJİ TÜMÜYLE BİZİM,YAKINDA DÜNYAYA AKIL SATACAĞIZ!"


KH- Dünyada bu tarz tesisler var mı? Teknolojiyi nerden aldınız, pek çok belediye Çöp tesisi için ihaleye çıkıyor.


AK-Bu tamamiyle teknolojisi, know how’ı, tasarımı, dizaynı, üretim ve montajı bize yani Türk mühendislerine, teknisyenlerine ait bir tesis. Ben Tepe’den ayrıldıktan sonra öteden beri var olan bir çelik döküm tesisim vardı. Ayrılınca oraya biraz daha ağırlık verdik. Ayağa kaldırdık. OSTİM’de bayağı iyi bir noktaya geldi. Tesisin mekanik parçalarını tasarlıyoruz; OSTİM’de Organize Sanayi’de değişik atölyelere, kimi küçük, kimi orta boy  döküm tesislerine verip yaptırıyoruz.


Sonra da burada montajını yapıyoruz. Tabii teknolojimiz, tasarımımız ele geçmesin diye de her parçayı ayrı ayrı yerlerde imal ettiriyoruz. Sadece enerji santralı hariç, elektrik motorlarını dışarıdan alıyoruz. Metan gazından elektrik üreten motorlar bunlar  ve bunları  üreten General Electric. Zaten önümüzdeki beş yılın sonunda yurt dışına açılmayı hedefliyoruz. Şu anda Ankara Mamak  ve Sincan çöplükleri bizde. Son olarak Adana’yı aldık.


Çok hızlı büyümek de istemiyoruz. Finansman konusunda sıkıntı yaşamamak için burası 50 milyon dolarlık bir yatırım, toplam 250 milyon dolarlık bir yatırım planlıyoruz ama 50, 50 gitmek düşüncesindeyiz. Türkiye ekonomisine güven olmuyor. Dışa açıldığımız zaman, yani beş yıllık planımızda bu var, o zaman kendi teknolojimizi, know how’ımızı, birkimimizi yurt dışına taşıyacağız. Dünya ülkelerinde çöp pazarına gireceğiz, komple anahtar teslim çöp, enerji, gübre, sera, vs. üretim tesisleri kuracağız.  Ya da Kow How ihraç edeceğiz. Ha Çin’e kurar mıyız, bilmem! Çünkü adamlar bir saatte taklidini yaparlar (gülüyor). Ama Dünya Bankası Başkan Yardımcısı tesislerimizi gezdi, domates ürettiğimiz seraları gördü çok etkilendi. “Devamlılığı var mı?” diye sordu “Evet var” dedik.


Hindistan ve Çin’de benzer tesisler kurulabilir mi diye sordu, tabii dedik. Yani zaten Çin ve Hindistan’daki çöp, sera gazları, metan, karbondioksit, geri kazanım, ayrıştırma vb. sorunlarını hallettinizmi, neredeyse dünyadaki çevre sorununun yüzde 50’sine yakınını çözmüş oluyorsunuz.


"120 BİN EVLE ANLAŞTIK, ÇÖP VE ÇEVRE BİLİNCİ VERİYORUZ!"


KH-Peki sistem nasıl işliyor, çöpleri kendiniz mi topluyorsunuz. Çünkü özellikle büyük kentlerde sokaklar paylaşılmış gibi. Bu işin de bir mafyası var deniliyor?


AK- Belediyeler topluyor. Tabii bize pek geri dönüşümlü çöp kalmıyor, dediğiniz gibi sokaklarda daha ilk andan çöpler ayrıştırılıyor, bize genelde yiyecek, içecek vb. çöpler geliyor sahaya. Karton, cam, teneke vb. sokaklarda bahsettiğiniz kişilerce ayrıştırılıyor. Bunun önüne geçmesi lazım belediyelerin. Buna izin vermemesi lazım. Avrupa’da çöpler böyle sokaklarda toplanmaz, sokaklarda ayrıştırılmaz. O yüzden gece belli saatlerde sokaklar çöplüğe dönüyor, çöpten geçilmiyor. Ancak bazı belediyeler de buna göz yumuyor.


Biz şimdi Yenimahalle ve Mamak’ta ÇEVKO ile birlikte bir program yürütüyoruz. Evleri ziyaret edip bilgilendiriyoruz. Çöplerin evde ayrıştırılması, yiyecek, ambalaj, cam, plastik vb. ayrı ayrı paketlerde toplanıp ayrılması için. Sonra bizim araçlarımız bunları topluyor. Şu anda 120 bin dolayında eve ulaştık ve bu sistemi yürütüyoruz. Belki ileride çöp toplama işine de gireriz ama şimdilik sadece bu tesislere gelen çöpleri işliyoruz.  

Türkiye’de günde 70 bin ton çöp üretiliyor. Yani kişi başına 72 milyon nüfus, 1 kilo diyebiliriz. Bunun 40 bin tonu ulaşılabilir nitelikte. Biz şu anda Adana ve Ankara’da bu ulaşılabilir çöpün yüzde 14’ünü işliyoruz. 40 Bin ton çöpün tümü işlense yılda 600 megawatt elektrik enerjisi üretilebilir.  En azından bu güçte bir elektrik enerjisi üretimiyle elektrik ve doğalgazda dışa bağımlılığı yüzde 5 dolayında azaltabiliriz.


"İNSANLAR YOK ETTİKLERİNİ YERİNE KOYMANIN ÖNEMİNİ ANLADI…"


KH-Çöpün toplanışından, alana getirilişinden, elektrik, gübre, domates üretimine kadar olan süreci kısaca özetleyebilir misiniz?


AK-Asıl amaç tabii ki gelen çöpü dökmeden yok etmek. Avrupa’da insanlar yok ettikleri şeylerin farkına varınca onları yeniden var ettiler. Mesela İsviçre’deki Leman gölü yok olmuştu, ormanlar yok olmuştu. Ama sonrasında yeniden hepsi yerine konuldu. İnsanlar çevrenin önemini anladılar, doğayı korumanın gerekliliğini fark ettiler.

Güney Amerika’da Şili buna iyi bir örnektir.  Şili’de ekonomi ağırlıkla madenciliğe dayalı olduğu için maden ocaklarında yoğun kereste, ağaç kütüğü, direk kullanımında ötürü ormanlar yok olmaya yüz tutmuştu. Bunu fark edince, madencilere, maden işletmecilerine ve sahiplerine, ağaç dikme zorunluluğu getirildi. Şimdi eskisinden fazla orman var Şili’de, her taraf yemyeşil oldu. Maden sahaları, kullanılıp, kapatılan maden sahaları yeniden ormana dönüştü.


Çevre tahribatı böyle bir şey. Pasifik Okyanusu’nun ortasında devasa bir ada var. Plastik ada. Gemiler bile geçemiyor. Dünyanın dört bir yanında denizlere, derelere,  nehirlere atılan plastikler dalgalarla, akıntılarla buraya kadar gelmiş, plastikler birbirine yapışmış ve dev bir ada olmuş. Resmen ada... Organik atıklar doğada daha kısa sürede yok oluyor ama plastik öyle değil. İşte biz burada organik atıkları, plastik atıkları, geri kazanılabilir atıkları hepsini değerlendiriyoruz.


Türkiye’de çöp maalesef iyi toplanamıyor. Islak ve kuru, katı çöplerin ayrı toplanması lazım. Çöpler sahaya döküldükten sonra biz bunları geri dönüşebilir, organik vb. olmak üzere ayrıştırıyoruz. Organik olanları teraslama ve borulama yöntemiyle ayrıca çöp silolarında bakteriler yardımı ve katkısıyla hızla çürüyebilir hale getiriyoruz. Çıkan metan gazını boru sistemiyle santrala taşıyıp elektrik enerjisine dönüştürüyoruz.


Ankara’daki çöpe dayalı enerji santralı 40 MW gücünde ve dünyada bu alanda tek sahada üretilen enerji açısından ilk olma özelliğinde. Metan gazından elektrik üretimi sırasında ortaya çıkan atık enerjiyi de seralara veriyoruz, fosil yakıtlarla seraları ısıtmak yerine bu atık enerjiyi seraların ısıtılmasında kullanıyoruz. 


Metan gazından elektrik üretimi esnasında ortaya çıkan karbondioksiti de yine seralara veriyoruz, çünkü bitkiler, domates, çiçekler karbondioksit alır, oksijen verir. Böylece hem metan azaltımına, hem karbondioksit azaltımına katkıda bulunuyoruz. Organik çöp sahalarında metan gazının çekilmesi sonrası geriye kalan atıkları da kompost gübreye dönüştürüyoruz. Bu da çok kıymetli bir gübreye dönüşüyor.  Sera alanımız 2 bin metrekare ve metrekarede 35 kilo domates üretiyoruz.


Seralarda ürettiğimiz salkım domatesler çok beğeniliyor. Domates üretimi ve satışı seraların kendi maliyetini karşılıyor. Biz Ankara tesislerinde 4 bin ton çöpü bu şekilde işliyoruz.  Adana tesislerini de gelecek yılın sonunda devreye sokmayı planlıyoruz. Böylece elektrik enerjisi, sebze, gübre üretimimiz ve karbondioksit ve metan azaltımımız çevreye katkımız katlanarak artacak. Önümüzdeki dönemde birkaç ili daha almayı hedefliyoruz. Sonrası, daha önce de dediğim gibi yurt dışına açılmak.


"TEK HÜCRELİ YOSUNLA DİZEL YAKIT SORUNU ÇÖZÜLECEK!"

 

KH-Peki, 31 yıl sonra hiç aklınızda olmayan çöp işi ya başka projeler ve çalışmalar var mı?


AK- Evet, hem de çok enteresan bir çalışmamız var ve bu tamamlandığında, Türkiye’nin dışarıdan dizel akaryakıt almasına gerek kalmayacak. Bu ALG denilen “tek hücreli yosun” üretimi.


Bu yosunlar tek hücreli ve çok hızlı ürüyor. Yoğun ve hızla karbondioksit tüketiyor. Dev spiral su torbalarında, yani kalorifer radyatörünü düşünün onun gibi plastik torbalarda su vererek bu yosunları üretiyoruz. Yosunlara stres uyguladığınız zaman, bunlar yoğun lipid-yani insanda kolesterol dediğimiz- yağ üretiyor.


Bunlara zamansız ışık yakıp söndürerek, ya da kötü müzik çalarak stres yüklüyorsunuz. O zaman lipid yağ üretimleri artıyor. Nasıl ki insanlar da yoğun stres yaşadığında kolesterolü yükseliyor, yani lipid artıyor ve bu lipid parçaları damarları tıkıyor. İşte bu tek hücreli yosunları stresle lipid deposu haline getirdikten sonra, bundan  insana çok yararlı kremler, besleyici gıda ve vitaminler üretebiliyorsunuz. Fakat asıl önemlisi lipid yüklü bu yosunlarla dizel akaryakıt üretiliyor. Üzerinde çalışıyoruz.


Tuz gölü büyüklüğünde bir alanda bunu uyguladığımızda Türkiye’nin tüm dizel akaryakıt ihtiyacı biyolojik ve doğal yollardan üretildiği gibi dışarıdan ithalata gerek kalmıyor, ayrıca önemli miktarda ihracatta yapabiliyoruz. Bu projenin en önemli çevresel katkısı, yukarıda değindiğim gibi bu yosunların çok hızlı üremesi ve çok hızlı karbondioksit tüketmesi.


Bir de güneş enerjisi projemiz var. Ancak şu anda onun maliyet-kazanç oranları istenilen düzeyde değil onu pilot olarak deniyoruz. Güneş kolektörlerinin fiyatları Çin’de bile geçen yıldan bu yıla üçte bir oranında düştü ama dediğim gibi şu anda bu projeyi deneme safhasında tutuyoruz, ekonomik bulmadığımız için, henüz uygulama aşamasında görmüyoruz.     


Bir diğer önemli konu ise burada, yani çöp tesisinde bizim bulup geliştirip, ürettiğimiz teknolojilerin pek çoğu aynı zamanda çok farklı alanlarda da ayrı ayrı ve farklı amaçlar için kullanılabilecek türde teknolojiler  ve makineler. Dolayısıyla prosese tümüyle biz hakim olduğumuz için ileride bu teknolojileri ve ürettiğimiz mekanik sistemleri, kimsenin aklına gelmeyen alanlarda da kullanacağız ve bunun çalışmalarını, araştırmalarını da hızla yürütüyoruz. Teknolojiye hakim olduğunuz zaman onu değişik amaçlarla, değişik alanlarda kullanmak üzere geliştirebiliyorsunuz. Örneğin sonar teknolojisi denizaltıların yerini tespit etmek amaçlı bulundu. Uzun yıllar bu amaçla kullanıldı. Oysa şimdi tıbbın hizmetinde, böbrek taşlarını bulma, teşhis ve tedavide kullanılıyor. Bunun gibi biz de çöp santrallarında, seralarda, elektrik üretiminde, organik çürütmede vb. pek çok noktada kendi geliştirdiğimiz teknoloji ve know how’ı yakın zamanda veya gelecekte ayrı ayrı, bambaşka alanlarda kullanmanın hazırlıklarını bugünden yapıyoruz.


Önerilen Bağlantılar : 3. Havalimanı