Ünlü mimar Turgut Cansever’in mimar kızıyla evli mimar damadıdır. Mehmet Öğün ve Emine Öğün, Avrupa’da ‘Amanjunkies’ diye bir tutkulu grup yaratan Bodrum’daki Amanruya Oteli’nin mimarıdır.
Emine Öğün ve Mehmet Öğün
Mehmet Öğün kimdir?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunudur. Mimarlık kariyerine 1980 yılında Turgut Cansever bürosunda başlamış ve çalışmalarını bu büroda 2009 yılına kadar sürdürmüştür. Halen 1992 yılında Emine Öğün ile birlikte kurdukları kendi firmalarında çalışmalarını sürdürmektedir. 1992 yılında Demir Evleri ile Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanan projenin müelliflerindendir.
Emine Öğün kimdir?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunudur. Mimarlık kariyerine 1980 yılında Turgut Cansever bürosunda başlamış ve çalışmalarını bu büroda 2009 yılına kadar sürdürmüştür. Halen 1992 yılında Mehmet Öğün ile birlikte kurdukları kendi firmalarında çalışmalarını sürdürmektedir. 1992 yılında Demir Evleri ile Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanan projenin müelliflerindendir. Ağa Han ödüllü Turgut Cansever’in kızıdır.
Turgut Cansever kimdir?
Ünlü mimar Turgut Cansever hakkında detaylı bilgiler için tıklayın!
Emine Öğün & Mehmet Öğün Mimarlık hangi alanlarda çalışıyor?
Emine Öğün&Mehmet Öğün Mimarlık restorasyon, restitüsyon projeleri, turizm tesisleri, eğitim kompleksleri ile çeşitli ölçekte yerleşmeler ve bağımsız ev projelerinin mimari tasarımlarını yapmaktadır.
Mehmet Öğün ve Emine Öğün’ün öne çıkan projesi Amanruya’nın mimari özellikleri nelerdir?
Amanruya, az kat, düşük yoğunluk, küçük ölçü düzenine ek olarak, bir yandan bölgenin kendine has geleneksel yapı unsurlarını, metod ve malzemelerini taklit tuzağına düşmeden kullanan, diğer yandan da güncel olanaklardan yararlanan bir tasarım yaklaşımının ürünüdür.
Amanruya
Bu yaklaşım, doğaya insan eliyle eklenecek yapıların, ancak fiziksel çevreyi daha güzel kılmak şartıyla var olmak hakkı elde edebilecekleri kabulünden hareket eder; çevre bilinci ve güzellik duygusuna sahip bireylerden oluşan toplumların mutluluk içerisinde yaşamalarını hedefler.
Mehmet Öğün, hangi haberlere konu oldu?
Özyeğin'in vazgeçtiği Aman yatırımcısına kazandırıyor! (Şelale Kadak, Sabah Gazetesi, 2 Mayıs 2012)
Başbakanlık Yatırım Ajansı kurulduğunda ilk başkanlık görevi, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından o sırada İsviçre Yatırım Ajansı başkanlığını yürüten Alparslan Korkmaz'a verilmişti. Korkmaz başarısını İsviçre'de kanıtlamıştı zaten ve dünyadaki birçok önemli yatırımcıya bir telefon uzaklığındaydı.
Şimdi görüyorum ki hem yatırım ajansının kurulması hem de Korkmaz gibi isimlerin bu ajansların başına getirilmesi çok yerinde kararlar olmuş. Düşünün ki dünyanın en lüks ve butik otel zincirlerinden biri olan Aman Resort'un patronu Adrian Zecha'nın yıllarca Türkiye'de doğru bir adreste Aman açma rüyası da Korkmaz'ın açtığı kapılar sayesinde gerçekleşmiş.
Öyle ki bir gün Korkmaz, Fibula Mücevher'in sahibi Öztürk Şerefoğlu'nun Nuruosmaniye'deki binaları görünce hemen Zecha'yı arar ve Aman'ın İstanbul'da açmak istediği otel için uygun olabileceğini söyler. Böylece Şerefoğlu ile Zecha tanışmış olur ama Nuruosmaniye'deki binalar uymaz.
Bu anekdotu bana Ağa Han ödüllerine iki kez layık görülen merhum mimar Turgut Cansever'in kendisi gibi mimar olan kızı ve damadı Emine-Mehmet Öğün anlattı. Hikâyenin devamı daha da ilginç.
Aman'ın patronu önce Turgut Cansever ile sonra da kızı ve damadı ile sürekli irtibatını sürdürür ve Türkiye'de Aman'a yer arayışında hep fikirlerini sorar. İşte Turgut Cansever'in Bodrum'un en güzel koylarından birinde Ağa Han ödülünü alan Demir Evleri'nin yanındaki dev arazide yılan hikâyesine dönen bir otel projesi sonunda tüm engelleri aşıp da bir yola girince; Adrian Zecha, Aman'ı burada açmak ister ve Öztürk Şerefoğlu'nun da yatırımcı olarak bu işe katılmasını teklif eder.
Yani sözün özü diyalog diyaloğu getiriyor ve birbirini hiç tanımayan insanlar, Alparslan Korkmaz'ın açtığı yoldan ilerleyerek birlikte bir projeyi hayata geçiriyorlar.
Mehmet Öğün, aslında projeyi daha önce Hüsnü Özyeğin ile yapmak üzere yola çıktıklarını ancak Özyeğin'in daha sonra vazgeçtiğini de anlatıyor.
Doğaya, çevreye olan saygısıyla tanınan Turgut Cansever'in onun kadar çevre dostu kızı ve damadının Aman için Bodrum'da çizdiği mimari de bir o kadar güzel. Sanki zeytin ağaçlarının içine gizlenmiş gibi duran butik otelin her türlü lüksün düşünülmüş olmasına rağmen, son derece gösterişsiz, mütevazı, sade bir tarzı var. Hep Bodrum'un İbiza olmasını isteriz.
Gecesi 1000 euro olan otellere, jet uçaklarından inen milyoner turistlerin doldurmasını ve Bodrum'da turizm gelirinin katlanmasını bekleriz ama bunun için altyapıyı uygun hale getirmeliyiz. Aman Oteli'nin Bodrum'da açılmasını ben iyi bir başlangıç olarak sayıyorum. Hakikaten de özel jetiyle tatile gelen turist sayısındaki artışı Aman'a gelen trafikten anlayabiliriz. Mehmet Öğün, özel jetiyle gelen üç çocuklu bir İskoç aileden söz etti mesela. Gecesi yani sadece oda fiyatı 800 euro olan bu otelde, bir o kadar parayı da yeme içmeye harcayan bu aile tam bir hafta geçirip, yine özel uçaklarına binip ülkelerine dönmüş. Bir de Dubai'den Londra'ya özel uçağıyla uçarken, yolda Aman'ın Bodrum'da açıldığını okuyan ve uçaktan rezervasyon yapıp hemen rotasını Bodrum'a kıran, bir gece Aman'da kalıp yoluna devam eden Aman tutkunlarını (Amanjunkies) dinleyince Bodrum adına sevindim.
Bodrum tabii ki herkese her gelir grubuna hitap etsin ve ediyor da ama turizm gelirinden iyi pay kapmak istiyorsak en zenginleri de çekmek durumundayız. Kim 1000 euroyu bir gece için verir demeyin. Bodrum'daki otel henüz açılmış olmasına rağmen, Emine ve Mehmet Öğün, otelin kendini çevirmeye başladığını anlatıyorlar. Dünyada 150 bin Aman tutkunu varmış. Türkiye'de ise 800 kişi Aman tutkunu olarak biliniyormuş.
Türkiye Mimarlığı: Çırağın Rüştünü İspatının Aracı Olarak Bir Yarışma: Zübeyde Hanım Kültür Merkezi (BİSAV.org.tr, 24 Mart 2010)
“Mimari Düşünceler” serisinin beşinci programında, geçtiğimiz sene Şubat ayında kaybettiğimiz Bilge Mimar Turgut Cansever ekolünden iki değerli ismi; Emine&Mehmet Öğün çiftini ağırladık. 1977 yılından bu yana verilen Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne (Ankara’daki Türk Tarih Kurumu Binası, Bodrum’daki Ahmet Ertegün Evi ve Demir Turizm Kompleksi ile) üç kez lâyık görülen tek mimar ünvanına sahip Cansever hocanın rahle-i tedrisinden geçmenin ne denli kıymetli olduğunun bilinciyle mimari sahada çalışmalarına devam eden çift; İzmir Karşıyaka Belediyesi’nin 1994 yılında düzenlediği ulusal-tek aşamalı proje yarışmasında birincilik ödülünü kazandıkları “Zübeyde Hanım Kültür Merkezi” projesini bizler için değerlendirdi.
Öğün çifti, 1979 yılından bu yana Cansever Hoca nezdinde usta-çırak ilişkisi içerisinde yer aldıkları proje geçmişlerinden bahsederken; ilk olarak İstanbul Belediyesi Ataköy Kültür Ticaret Merkezi ile başlayan mimari serüvenlerinin devamında geleneksel yapı stilini yeniden canlandırmaya yönelik Sivas Kaleardı Mahallesi Projesi; Bergama Kültür ve Ticaret Merkezi; nitelikli bir ahşap rekonstrüksiyon ve restorasyon örneği teşkil eden Kandilli’deki Hasan Çolakoğlu Yalısı (Hadibey Yalısı); Ömer Kurra Davetli Proje Yarışması; Avanos Kaya Oteli; Antalya’da Karakaş Camii; Turgut Bey’in son tasarımlarından biri olan Kadırga’daki Recep Sefer Evi Restorasyonu; Demir Tatil Köyü; Beyrut’ta Kırsal Yerleşim Tasarımı; Mersin’de Akdeniz Kültür Merkezi, Su Altı Arkeoloji Enstitüsü gibi pek çok proje ile mimari sahada Turgut Cansever’in tecrübelerinden yararlanarak gelişmenin ayrıcalığına sahip olabilme şansına eriştiklerini ifade ettiler.
Mehmet Öğün’e göre “mimari nedir?” sorusunu en doğru ve net şekilde “mimari mekândır” cevabıyla özetlemek mümkün. Mekânsa hayatın ta kendisi olma özelliğine sahip bir bakıma. İnsan mekânın içinde varlığı kavrar hâle gelmektedir, mekânda fizikî ihtiyaçlarını gidermek yanında sosyalleşir ve bir varlık olarak, eşref-i mahlûk olarak mekânı geliştirip güzelleştirerek varolma hakkını elde eder. Oysa Batı’dan aktarılan konformizmin rahat yaşamlar sunma gayesi; ısı ve ses yalıtımlı, asansörlü mekânlar üretmenin yaygınlaşması; mekânı yalıtırken beraberinde insanı da yalıtmak; yaşamı kolaylaştırırken insanı tamamen edilgen bir hâle getirmek gibi pek çok zafiyeti de beraberinde getirmiştir. Modern dünyanın beraberinde getirdiği “ergonomik yaşam” tarzı sosyalleşmeyi engelleyen izole mekânları dayatırken, hayatı farkındalık içinde yaşayacağımız fizikî çevreler meydana getirmeyi amaçlayan Sivas Kaleardı Mahallesi Projesi gibi örnekler önem kazanmaktadır.
Emine Öğün, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi projesini değerlendirirken malzeme, ihtiyaçlar, fonksiyonların karşılanması, bireyin psikolojik hâlleri, idrak düzeyinin örgütlenmesi mevzularında yoğunlaştıklarını ve idrak düzeyini örgütlerken de dikte edici, baştan her şeyi belirleyici değil de simetrileri olmadan, kolayca ekler alabilecek insan ölçekli yeni mekanizmalar üretmeye çalıştıklarını; küçük boşluklar, küçük ara geçişler ve hemen sonrasında büyük geçişler uyguladıklarını; büyükle küçüğün farkındalığının yaratılması ve beraberinde varlığın çeşitliliğini yansıtan mekânlar ortaya koyabilmenin, çokluğu biraraya getirebilmenin önemi gibi bir çok etkeni göz önüne alarak additif kümülatif denilen parçalı bütünlüklerden oluşan proje biçimini tercih ettiklerini dile getirdi. Böyle bir tasarım yaptığınızda tasarımın kendisi tek başına bir bütünlüğü dayatmadığı için; -gerçek bütünlük zaten içinde yaşadığımız varlığın tamamıdır çünkü- varlığın çeşitliliği içinde bir külliyat oluşturduğundan ilerleyen dönemlerde değişen ihtiyaçlara binaen bir kısmını eksiltebilme seçeneğine ya da aksaklık gördüğünüz noktada müdahale edebilme şansına sahip olabildiğinizi ve bu projede çokluğun bir aradalığını gerçekleştirebilmek gayesiyle Eski İzmir’in merkezinde olduğu gibi medrese, han, kervansaraylardan oluşan o girift yapıyı bir kere daha vücuda getirebilme düşüncesinde olduklarını ifade etti.
Mehmet Öğün, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi proje yarışmasına katılan altmış altı proje arasında çok farklı bir yerde duran tasarımlarını diğerlerinden ayıran en belirgin özelliklerden bahsederken; diğer tasarımlarda görülen ortak gayenin yekpare bir kitle ve onu örten dev saçaklar ve bu kitlenin kendi plastiğiyle şehirlilere bir mesaj vermesi, içerideki işlerliğinin üst düzeyde çözülmesi şartıyla kültür merkezi fonksiyonlarının ifa edilmesi olduğunu dile getirdi. Öğün, “Biz ise fonksiyonların birbirlerinden farklılaştığı her unsuru ayrı bir varlık hüviyetine büründürerek, onların birlikteliği ile şehirlilerin binaların içinde olmadıkları zamanlarda da referans noktaları olarak yaşamlarına dâhil olabilecek, sadece içiyle değil dışıyla da varolabilen, insan ölçeğinde, sevimli ama hüviyetleri bakımından da farklılaşan bir tasarım olarak her gidişlerinde farklı bir yönünü keşfedecekleri bir zenginlik sunmak istedik” diyerek tasarım sürecindeki düşüncelerini ifade etti.
Emine&Mehmet Öğün çifti, genç mimarların kendilerini ifade edebilme ve yeteneklerini keşfedip gösterebilmenin bir vesilesi olarak değerlendirilen mimari proje yarışmalarının mevcut durum içerisinde neredeyse tek fırsat olduğunun ve yeni imkânlar elde edebilmek adına son derece önem arzettiğinin altını çizdi.
Emine Öğün & Mehmet Öğün Mimarlık iletişim bilgileri nelerdir?
Emine Öğün & Mehmet Öğün Architects
Adres: Süleyman Seba Cd. Altınbaşak Ap. N: 54/10 Beşiktaş / İstanbul / Türkiye
Telefon: +90212 3278816
+90212 3278817
Fax: +90212 3278818
E-Posta: info@ogunogun.com
Web Adresi: ogunogun.com