Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Mesut Sancak

Folkart projesiyle İzmirli olan Siirt doğumlu iş adamı. Mesut Sancak, bir dönem medya patronluğu da yapan Ethem Sancak’ın yeğeni. Saya Grup şirketi Folkart’ın Yönetim Kurulu Başkanı.



Mesut Sancak

Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak

Mesut Sancak kimdir?



1974 yılında Siirt’te doğdu. Yaşamının ilk on yılı Van’da geçti. Sonraki 20 yılı ise İstanbul’da. 2004 yılından itibaren de İzmir’de. Evli; Kerem, Fırat ve Tarık adlarında 3 tane çocuğu var.


Mesut Sancak, ilkokuldan itibaren çalışmaya başladı. Van’dayken toptan gıda işi yapıyordu. 15 yaşında 200 kişinin çalıştığı ilaç depolarından birinin personel müdürüydüm. Ağrı Doğubayazıt’ta terörün en şiddetli olduğu yıllarda askerlik yaptı. 


2004 yılında Hedef Alliance’ın Ege Bölgesi’ni toparlamak amacıyla bir yıllığına İzmir’e geldi. Yaklaşık 20 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra; İzmir’i tercih etti. İzmir’e aşık oldu ve gitmek istemedi...


2007 yılında; Futbol Federasyonu eski Başkanı merhum Hasan Doğan ve o günkü ikinci başkan olan Mahmut Özgener’ in isteği üzerine, Altay’da ikinci başkanlık görevi yaptı. 


İzmir Bayraklı’da 130 milyon dolarlık bir yatırıma başladı. 40 katın üstünde. Şu anda İstanbul, Libya ve Kuzey Irak pazarlarında yatırımlar planlıyor. 


Koyu  Fenerbahçeli ve Altaylı. 



Mesut Sancak hangi konularda haber oldu?



Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak İzmir'in parlayan yıldızı (Yeni Asır, Nisan 2012)


İzmir'de çok kısa süre içinde marka olmayı başaran Folkart'ın Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, 2004 yılında ilaç firmalarının pazar payını artırmak için geldiği İzmir'den bir daha kopamadı. Sancak'ın İzmir aşkı kente bugüne kadar 300 milyon dolarlık ses getiren projeler kazandırırken, kısa süre içinde hayata geçecek projelerle bu rakam 1 milyar doların üzerine çıkacak. 40 yaşına merpen dayayan Sancak, bugüne kadar yaşadığı Van, İstanbul, Malatya ve Konya'dan sonra geldiği İzmir'e vurulmuş. 7 yıl önce, 'bundan sonra hayatımın sonuna kadar bu kentte kalmak istiyorum' diyen Sancak, hemen kolları sıvayarak bugüne kadar İzmir'de eşine rastlanmamış, Narlıdere Folkart, Mavişehir Folkart ve Folkart Towers projelerini kazandırdı. İşiyle adeta evli olan ve fark yaratan projelere imza atmaktan hoşlanan Sancak, aynı zamanda iyi bir aile babası. 3 erkek çocuğa sahip olan Sancak, çocukları ile bilgisayar oyunu oynamayı ve birlikte vakit geçirmeyi de çok seviyor.


Mesut Bey, önce biraz kendinizi anlatır mısınız? İzmir maceranız nasıl başladı?

- Ben nüfus kağıdına göre 1 Ocak 1974 yılında Siirt'te doğmuşum. 10 yaşına kadar Van'da yaşadım. Daha sonra İstanbul'a gittim. Yaklaşık 22 yıl İstanbul'da kaldım. Ailemize ait Hedef Eczacılık firmasında pazarlama alanında çalıştım. Malatya ve Konya'da da görev yaptım. 2004 yılı Aralık ayında da firmamızın bu bölgedeki pazar payını artırmak için İzmir'e geldim. Kısa sürede hedeflediğimiz pazar payına ulaştık. Artık gitme vakti gelmişti ancak bu kısa sürede İzmir'i çok sevdim. Eşim ve çocuklarım da çok beğendi. Ondan sonra İzmir'de kalmanın formülünü araştırdım ve baba mesleği olan inşaat işinde karar kılarak, ilk proje Narlıdere Folkart için hazırlıklara başladım.


İzmir'de ilk projeniz için Narlıdere Folkart iddialı bir proje değil miydi?

- Ben sıradan bir iş yapmayı sevmiyorum. Diğer işlerimde de öyleydim. Agresif bir tavrım var. Yenilik yapmıyorsan, fark yaratmıyorsan ben o işi yapılmış kabul etmiyorum. İnşaat sektöründe de projeleriniz siz öldükten 100 yıl sonra bile yaşıyor. Bu da beni çok heyecanlandırıyor. İzmir'de ciddi anlamda A+Plus konseptinde lüks konut açığı vardı. Ben İzmir'e ilk geldiğimde ne yazık ki içinde spor merkezleri, saunası, yüzme havuzu, güvenlik hizmeti olan lüks bir ev bulamamıştım. '4 milyonluk şehirde böyle bir proje mutlaka olmalı' dedik ve Narlıdere Folkart projesine başladık.


İş yaşamında fark yaratmayı seviyorsunuz. Bu özelliğiniz size neler kazandırdı?

- Farklı bir şeyler yaptığınızda sizden söz ediliyor. Kısa sürede isminiz duyuluyor. Şirket olarak kendi sektörünüzde anılıp, en üstlere taşınıyorsunuz. Biz bu sayede İzmir'de çok kısa sürede marka haline geldik. Tabii bunun için çok çalıştık. Zahmete girerseniz zaten karşılığını fazlasıyla görüyorsunuz. Bizim sektörde en önemli şey iyi ilişkiler kurmak ve güven sağlamak. Bunu başardığınız takdirde 2 yıl sonra tamamlanacak projenize gözü kapalı olarak 500 bin doları insanlar hemen yatırabiliyor. Narlıdere'de, Mavişehir'de, Bayraklı'da herkesin geçerken mutlaka projelerimize gözü takılıyor. Zaten bunu yapabilirseniz marka olabiliyorsunuz.


İzmir'e bugüne kadar 300 milyon doların üzerinde proje kazandırdınız, Bundan sonra da yeni projeleriniz olacak mı?

- Narlıdere ve Mavişehir Folkart projelerini tamamladık. Bayraklı'da Avrupa'nın önde gelen iş merkezlerinden birini yapıyoruz. Bundan sonra ilk yapacağımız şey nitelikli bir alışveriş merkezi. Bu projemiz için 400-450 milyon dolarlık bir yatırım yapacağız. İzmir'de olmayanı yapacağız. Bundan sonra da konut ve ofis projelerimiz devam edecek. İzmir İstanbul Otoyolu'nun 5 yıl içinde tamamlanmasıyla kentimiz İstanbul'un tatil merkezi olacak. Bu nedenle Çeşme'de de mutlaka bir projeyi hayata geçirmek isityorum. Kısa süre içinde projelerimizle kentte 1 milyar doların üzerinde yatırıma imza atacağız.


İzmir'de 'yatırımcılar büyük sıkıntı yaşıyor, engelleniyor' deniyor. Siz hiç zorlandınız mı?

- İzmir'de iş yapmak zor deniyor ama ben bugüne kadar hiç zorlanmadım. İşinizi doğru yapıyorsanız kimse size engel olmaz. Herşeyi dört dörtlük olan bir projeye kim karşı çıkmaya cesaret eder ki? Yanlış iş yaparsan tabii ki birileri karşı çıkacak. Biz kente değer kattığımıza inanıyoruz. Bu nedenle de ne yerel yönetimlerle ne de merkezi idare ve yöneticileri ile hiç bir sorun yaşamıyoruz. Bilakis, hepsiyle çok iyi diyaloglarımız var. İşinizi doğru yaparsanız, hile hurda peşinde olmazsanız hem halk sizi seviyor hem de yöneticiler.


İzmir'e olan sevginizin kente milyar dolarlık projeler kazandırdığını görüyoruz. İzmir'in nesine aşıksınız?

- İstanbul'da 22 yıl yaşadım. Bu kentin trafiği, keşmekeşi, insanı yoran hali İzmir'de yok. O yüzden bu kenti seviyorum. Ayrıca İzmir yaşanılacak bir kent. Her yere rahat ulaşıyorsunuz, hayatınız yollarda geçmiyor. Ben birçok arkadaşımı da İzmir'de yaşamaları için ikna ettim. İzmir'in gönüllü tanıtım elçisi oldum. İzmirliler de beni seviyor. Folkart Bayraklı projesinin yüzde 55'ini, temelini atmadan satmamız bunu bir göstergesi.


Yoğun bir iş temponuz var. İş dışında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

- İş dışında düzenli spor yapmaya çalışıyorum. Haftanın 3 günü spor salonunda plates yapıyorum. Ağırlık çalışıyorum. Masa tenisi oynuyorum. Yüzüyorum. Özellikle yaz ayları öncesinde sporu ihmal etmiyorum. Yaza formda girmek için özen gösteriyorum. Yazın akşamları ve haftasonu Çeşme'de vakit geçiriyorum. Pazar günlerini mutlaka ailemle geçirmeye çalışıyorum. Çocuklarımla da bilgisayar oyunu oynamayı ve birlikte zaman geçirmeyi çok seviyorum. Ayrıca tavla oynamaktan da çok zevk alıyorum. Bu konuda rakip tanımıyorum.


İnci Hanım, Mesut Bey gibi yoğun bir işadamının eşi olmak hayatınızı nasıl etkiliyor, biraz bahseder misiniz?

- Mesut ile 17 yıldır evliyiz. 16, 13 ve 5 yaşlarında 3 çocuğumuz var. Mesut'un yoğun bir iş temposu var. Çocuklarla ben ilgileniyorum. Okullarını ben takip ediyorum. Her şey rayında olduğu sürece işler tıkır tıkır yürüyor. Zaman zaman sıkıntılar da olabiliyor. Kerem ve Fırat TAKEV'de okuyor. Tarık ise kreşe gidiyor. Evde 4 erkeğe bakmak zaman zaman zor olsa da üstesinden geliyorum. Mesut'un çocukları ile çok güzel diyalogları var. Onlarla birlikte iken büyük keyif alıyor. Pazar günlerini ise mutlaka birlikte geçirmeye gayret ediyoruz.


Mesut Bey, özel günlerinizi hatırlıyor mu? Eşinizi nasıl tanımlarsınız?

- Mesut her gün için özel gündür diyor. Zaman zaman sürprizler yapıyor. Mesut'un dış görüntüsü sert gibi gözükür ama kalbi çok yumuşak bir insan. Çok iyi. Mesut'un bu yönünü keşfetmek biraz zaman alıyor.


Mesut Bey size mutfakta yardımcı oluyor mu?

- Mesut'un mutfakla arası pek iyi değil. Bir tek kendi usulüyle melemen yapıyor. Zaten yaptığı melemeni de sadece kendisi yiyor.


İnci Hanım, 17 yıllık mutlu bir evliliğin sırrı ne sizce?

- 17 yıl çok hızlı geçti. Evlilikte aşk belirli bir yerden sonra bitiyor. Bundan sonra sevgi ve saygı devam ettiği sürece evlilikte mutlu oluyorsunuz. Mesut Bey de her zaman evde huzurlu olduğu için iş hayatında başarılı olduğunu belirtiyor. Mutlu bir evlilik, hayatı daha da güzelleştiriyor.


Mesut Bey evlilik teklifi ile ilgili ilginç bir anınız var. Onu da anlatır mısınız?

- İnci Hanım Hedef Ecza firmasında benim yardımcımdı. Ben kendisini çok beğeniyordum. Bir gün kendisine aşık olduğumu, evlenmek istediğimi söyledim. İnanamadı. O zaman 17 yaşındaydı. Ben de daha askere gitmemiştim çok gençtim. Ciddi olduğumu düşünmedi. 'Beni kandırmaya çalışıyor' diye aklından geçirmiş. İlkin bir şey söylemedi. Ben daha sonra 'Ya evlilik teklifimi kabul edersin ya da yarın seni kaçırırım' dedim. Bunun üzerine ciddi olduğuma kanaat getirince evlilik teklifimi kabul etti ve kısa süre içinde evlendik.


Tavla en büyük keyif aldığınız oyunlardan biri herhalde?

- Kumar oynamam ama dostlarımla gömlek, takım elbise ve ayakkabısına tavla oynamayı severim. Sık sık Rıza Akça, Aziz Demir, Mustafa Kürkan, Çetin Koçak, Emin Önal ile tavla oynarım. Onlardan kazandığım elbiseleri evim almıyor. Sırf onlar için evimi büyütmeyi planlıyorum. Onlar benim tavlada rakibim değil, müşterim. Tavla oynamak ve sürekli kazanmak en büyük hobilerimden biri.


Saya Grup çok geniş bir aile şirketi (Ekim 2012)


Abdülrezzak Sancak ve kardeşleri, amcaoğulları Ethem Sancak ile ortaklıklarını 2006'da bitirdi. O zamandan bu yana yeni işlere 150 milyon dolar yatırdılar. 2015 hedefleri 500 milyon dolar ciro...


SAYA GRUP Abdülrezzak Sancak (47), büyük bir ailenin lideri... Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Saya Grup (Sancak Yatırım'ın kısaltmasından oluşuyor) bünyesinde, inşaat şirketi Folkart, ilaç şirketi Pharmactive, geçen yıl 50 milyon liraya satın aldıkları Volt Elektrik ve Voltsan ile maden şirketi Livamine'ı barındırıyor. Aile, hepsi de 2006'dan sonra kurulan veya satın alınan bu şirketlere şimdiye kadar 150 milyon doların üzerinde yatırım yaptı.

 Bu rakamın 100 milyon dolarını, 2013'de üretim ve satışa başlayacak Pharmactive'in ilk faz yatırımı oluşturuyor. Yılsonuna kadar, Sancak'ın "elektronik alanında bayilere satış yapan" demekle yetindiği bir şirketi daha satın alacaklar. Sonra sırada perakendeye geri dönüş planları var (2006'da satın aldıkları Alpark'ı iki yıl sonra Carrefour'a 40 milyon dolara satmışlardı).


Yatırımlar bunlarla sınırlı kalmayacak ve son sürat devam edecek. Zaten bugünlerde orta ve uzun vadeli stratejik planlar çıkarılıyor. Ufukta, plan dahilinde enerji üretimine girmek de var.


Bu nedenle Sancak, "size bir müjde vermek istiyorum" deyince insan yeni bir yatırım daha açıklamasını bekliyor doğal olarak... Ama öyle değil, özellikle vurgulanmasını rica ettiği müjdeli haberi şöyle açıklıyor: "İnsanlar en değerli varlıklarını en yakınlarına emanet eder. Biz insan kaynağının paradan ve emtiadan daha kıymetli olduğunu dikkate alarak insanımızı, gerçekten çok güvendiğimiz, insanı çok seven, insanların da çok seveceği aileden birine teslim ettik: İki gün önce aldığımız kararla kız kardeşim Kezban Sancak Elay'ı (30) grubun insan kaynakları direktörlüğüne atadık" Doğrusu, Saya Grup ve şirketlerinin insan kaynağının ve yöneticilerinin önemli bir kısmını zaten aile üyeleri oluşturuyor. Sancak'ın iletişim mezunu kızı Şeyma Sancak Çetin henüz 22 yaşında ve şirketin kurumsal iletişim müdürü.


(Her ikisinin de evlendikten sonra eklenen soyadlarını sonradan düzelterek ekliyor Abdülrezzak Sancak). Bu konuya verdiği ehemmiyeti fotoğraf çekimine sırasında da gösteriyor ve o an binada bulanan ailenin diğer üyelerini de odasına çağırıyor.


İş geliştirme biriminde çalışan en küçük kardeşi Ahmet Sancak (22) ile yine aynı birimde çalışan kardeşi Abdülrezzak Sancak boş zamanlarında şiir yazmaktan hoşlanıyor.Pharmactive Üaç 2013 yılında üretim ve satışa başlayacak. nin oğlu Yunus Sancak (23) ve Pharmactive Satın Alma Müdürü Halime Sancak da katılıyor çekime... Yine de tablo tamamlanmış değil ve Abdülrezzak Sancak orada olmayan aile üyelerinin fotoğrafta yer almayacak olmasından duyduğu eksikliği belli ediyor. Kimseyi küstürmek istemediği çok açık ve bu konuda çok dikkatli... Bu kalabalık ailede dengeleri sürekli gözetmek zorunda olduğu anlaşılıyor. Zira toplam 14 kardeşler...


Yedi kız, yedi erkek. .. Abdülrezzak Sancak (47) en büyük erkek çocuk. Ailenin en büyüğü ablası. Kız kardeşlerine özellikle dikkat çekiyor -belki de yönetimde çeşitli görevler üstlenmelerine karşın şirketlerde hissedar olmadıklarından... Aile üyeleri ve aralarındaki görev dağılımı konusundaki soruya yanıt vermesi kimseyi atlamak istemediğinden dakikalar sürüyor (bkz. Sancak Sitesi Sakinleri kutu). Kardeşlerin toplam 32 çocuğu var. Sancak, hepsinin isimlerini ve yaşlarını biliyor. "Yakın bir aileyiz biz" diyor.


2006 yılında Türkiye'nin en büyük ilaç dağıtım şirketi Hedef Allianz ve Medikal Park'taki ortaklıkları (hisselerin tamamının devri çok daha sonra 201 l'de gerçekleşti) bitse de merhum amcası Aldülhakim Sancak'ın oğlu Ethem Sancak ve ailesi ile de hala komşular... İstanbul, Hadımköy'de, Alkim 2000'nin karşısındaki, 40 villadan oluşan Sancak Sitesi'nde oturuyorlar hep birlikte.


Abdülrezzak Sancak, babası Abdülkerim Sancak ile Ethem Sancak'ın babası Aldülhakim Sancak'ın (sırasıyla 1992 ve 1998'de vefat ettiler) birbirlerini çok sevip saydıklarını ve aralarındaki ilişkinin iki kardeşten bile daha yakın olduğunu anlatıyor. Seyit ailelerden olan (yani peygamber soyundan gelen) Abdülrezzak Sancak'ın ataları, dedesine gelinceye kadar ticaretle hiç uğraşmamış, "hepsi din adamıydı" diyor Sancak. Ancak Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte "işin açıkçası yoksulluktan" ticarete atılmaları gerekmiş. Bu alanda Aile'de öncülüğü de beşi kız sekizi erkek 13 kardeş içinden (Abdülrezzak Sancak'ın babası olan) Abdülkerim Sancak üstlenmiş.


Kendisinden bir yaş küçük olan Ethem Sancak'ın babası Abdülhakim Sancak ise dedelerden kalan manevi mirasın sahibi ve ailenin lideri olmuş. Aile, Siirt ve ardından da Van'da manifaturacılık, hayvancılık, oto alım satımı inşaat gibi hemen hemen her ticari faaliyette bulunmuş. "Babamın 'taştan yumuşak ve helal olan her şeyi alır satarız' diye bir ticari sloganı vardı" diyor Sancak. Aile, 1987 - 1989 arasında Es Ecza Deposu'na ortak olan Ethem Sancak'ın çağrısıyla İstanbul'a göç etmiş. Bundan sonrası için hızlı bir özet yapacak olursak; işler büyür, 1993'te Hedef Ecza deposu kurulur, 200l'de Alliance Boots ile stratejik ortaklık yapılır. 2003'te Mısır'da, 2007'de Rusya ve Cezayir'de en büyük ecza depolarıyla ortaklıklar kurulur...


Ancak bu son ortaklıklardan bir yıl önce Abdülrezzak Sancak ve kardeşleri, şirketin yönetiminden ayrıldı. 


Aralarındaki ilişkinin "Türkiye'nin birçok ailesinin arasındaki ilişkinin ortalamasından daha yüksek" olduğunu söylese 

de bu süreç çok kolay geçmemiş. Kararın nasıl alındığını şöyle anlatıyor: "Şöyle söyleyeyim... Aslında biraz da söylemek istiyorum. Yabancılar, aile şirketlerini bir kere gözlerine kestirip ortak olduktan sonra Abdülrezzak Sancak'ın altı erkek yedi de kız kardeşi var. Artık işlerini ayırdıkları, aralarında Ethem Sancak'ın da olduğu amcaoğullarıyla Hadımköy'de 40 villadan oluşan Sancak Sitesi'nde hep birlikte oturuyorlar.


Saya Grup şirketlerinde sadece Abdülkerim Sancak'ın oğullarının hissesi var. Kız kardeşler de şirkederde çeşidi görevler üsdeniyor. Hedefteki ortaklıklarının bitme nedenlerinden biri olarak ailenin kalabalıklaşmasını gösteren Abdülrezzak Sancak, aynı riskin Saya için de geçerli olduğunu kabul ediyor "Böyle bir risk yok diyemeyiz. Ancak hem hiç ayrılmayacak gibi birlikte çalışıyoruz hem de yann ayrılacak gibi" diyor. Abdülrezzak Sancak, en büyük erkek kardeş olarak yönetim kurulu başkanı. Kardeşi Haluk Sancak (43). Saya Grup yönetim kurulu üyesi ve Volt Elektrik ile Voltsan şirkederinden sorumlu. Diğer yönetim kurulu üyesi kardeşleri Sadi Sancak ve Mesut Sancak da Folkart'tan sorumlu. Abdülrezzak Sancak'ın söylediğine göre kardeşlerden Seyfettin Sancak bütün işlerle ilgileniyor, her işe koşuyor. Metin Sancak ise Folktar'ın genel müdürlüğünü yapıyor.


Kardeşlerin en küçüğü olan 22 yaşındaki Ahmet Sancak, üniversite eğitimini ingiltere'de tamamlayıp dönmüş ve şu anda yine ingiltere'de öğrenim görmüş kuzeni Yunus Sancak ile birlikte iş geliştirme departmanında çalışıyor. İktisat eğitimi alan Saya'nın insan kaynaklan direktörü Kezban Sancak Elay (30). Sancak Ailesi: Abdülrezzak Sancak ve kızı Soyma Sancak Çetin  Kardeşi Ahmet , yeğeni Yunus Sancak .


Kızkardeşi Halime Sancak  ve Kezban Sancak Elay. şilde ailenin üniversiteye giden ilk kızı. Diğer kızkardeş Halime Sancak (27) ise endüstri mühendisi ve Pharmactive'in satın alma müdürlüğünü yapıyor. Abdülrezzak Sancak'ın beş çocuğunun en büyüğü Hamit Sancak (27) Volt'un genel müdürü, kızı Şeyma Sancak Çetin ise kurumsal iletişim müdürü. Eşi Sadık Çetin, Pharmactive İlaç idari İşler Müdürü. Kezban Sancak Elay'ın eşi Fatih Elay ise fabrika müdürüTSaya Grup, zamanı belli olmasa da perakende sektörüne dönüş yapmak niyetinde. 


SAYA GRUP öncelikle ailenin arasını bozmak için birtakım eylemlerde bulunurlar


Sancak bunu nasıl yaptıklarını da şöyle izah ediyor: "Örneğin birini diğerinden çok daha fazla önemser, 'sen olmazsan bu ortaklık olmazdı' gibi...


Sonrasında ailenin diğer fertlerine karşı, işin doğrusu biraz yanlışlar yapılabiliyor" Sancak, bu tür örnekleri başka aile şirketlerinden de duyduğunu, yabancıların ailenin arasını bozmaya çalıştığını söylüyor. "Sonra şirketi ele geçirmek daha kolay oluyor tabii" diyor ve ekliyor: "Biz Türkler bu konuda gerçekten açıkgöz olmalıyız" Ama ortaklıktan ayrılmanın tek nedeni bu değil. "Çok kalabalıklaşmıştık. Ailenin yüzde 90'ı da ticari işlere, yöneticiliğe uygun insanlardı. Bu büyüklüğün getirdiği bir hantallık söz konusuydu.


Artık ufak tefek kargaşalar çıkmaya başladı. Biz de sessiz sedasız, dışarıya yansıtmadan ayrılığı şekillendirdik" diyor. Görüşme esnasında tekrar bu konuya dönüldüğünde de "İşin doğrusu, 'ayrılmamızı istediler' desek çok yalan olmaz. Biraz da öyle oldu. Ben ve kardeşlerim de ayrıldık" diye ekliyor. 2006'da "beklemediklerini" söylediği bu gelişmeden sonra hiç vakit kaybetmemişler. İşleri de şimdiye kadar oldukça hızlı ve yolunda ilerlemiş görünüyor.

Bu durumu 'başarıya giden yolda sermaye ötesi değerler' dediği iş felsefesine bağlıyor: "Para yuvarlaktır. Eğer, 'emek, bilgi ve itibar'a önem verir ve başarılı olursanız, tahterevallinin bir ucundan para size doğru yuvarlanır" Tahterevallinin ağır tarafında oturdukları için ortaklıktan ayrıldıklarında masalarında inceleyecekleri 16 sektörden 40 kadar şirket varmış. Tüm teklifleri ve satm alma imkanlarını değerlendirdiklerini anlatıyor.


Hisse devrini 201 l'de gerçekleştirdiklerini söylüyor ama bu satıştan ne kadar aldıklarını açıklamıyor (Alliance Boots 201 l'de hisse oranını yüzde 70'den 80'e çıkardı. Hedef F.cza Deposu, 2010'da 1,9 milyar dolar olarak değerlenmişti). Dolayısıyla 2006'da kendi işlerini kurmaya başladıklarında bu satışlardan gelen parayı değil, daha önceki birikimlerini kullanmış ve ilk olarak İzmir'de faaliyet gösteren Folkart İnşaat'ı kurmuşlar.


Narlıdere Mavişehir'de A+ gelir grubuna hitap eden konut projeleri yapan şirket, Bayraklı'da 40 katlı ve 200 metre yükseklikteki iki kulenin de yapımına devam ediyor. 223 konut ve 440 ofisten oluşan projenin yarıya yakını satılmış durumda. Niyetleri yakın da İzmir'in dışında da AVM'ler yapmak. Aklında bir de perakende sektörü var. 2007'de Kopuzlar Market'i satın alarak Alpark'ı kurmuşlardı. Market sayısını 27'ye ulaştırdıkları Alpark'ı, 2010'da Carrefour'a 45 milyon liraya sattılar. Abdülrezzak Sancak, Carrefour Expressler gibi 1 - 2 bin metrekarelik süpermarketler kurmak istediklerini söylüyor.


Fakat öncelik bayilere satış yapacağını söylediği elektronik alanındaki şirketinin satın alınmasında. Devrin yılsonuna kadar tamamlanması bekliyor. Söylediğine göre bu yatırım 2011'de 50 milyon liraya satın aldıkları elektrik motorları üreten Volt ve makine kalıpları iıreten kardeş şirketi Voltsan'dan biraz daha küçük. Bu ikisi Saya'mn inşaat şirketiyle birlikte halihazırda ciro üreten şirketleri...


Sancak, inşaat tarafındaki cironun satışlara bağlı olarak çok değişken olmasını, 25 ila 30 milyon lira ek yatırım yaptıkları Volt Elektrik'i de 2011'de satın almalarını gerekçe göstererek grup cirosunu açıklamak istemiyor. "2012 cirosu söyleyemem ama 2015 hedeflerini açıklayabilirim" diyor. Şu anda 560 olan çalışan sayıları 2 bine ulaşmış olacak. Ciro da 500 milyon dolara ulaşacak. Grubun şimdiye kadar ki en büyük yatırımı, Kasım 2010'da aldıkları Pharmaetive.


Fako İlaç'ı alan Actavis'in fabrikalardaki makine ve ekipmanı satışa çıkardığını, sürenin bitimine iki gün kala öğrenip satın almışlar. Hemen Çerkezköy'de 108 dönümlük bir arsa alıp ekipmanı birkaç ay içinde buraya taşımışlar (yeni fabrikalarında bu ekipman ancak yüzde 15 yer tutuyor). "14 Şubat Sevgililer Günü'nde fabrikanın inşaatı için ilk kazmayı vurmuştuk" diyor Sancak.


Şirket daha üretim ve satışa başlamadı ama ruhsat başvurusu yapabilmek için bin metrekarelik bir pilot üretim tesisini faaliyete geçirdi. Yılsonuna kadar çok sayıda molekülün ruhsat başvurusunu yapmış olacaklar. Bunların da üçte ikisi kendi ar - ge departmanlarından çıkmış. Ayrıca lisans anlaşmaları yapmaya devam ediyorlar, öncelikli hedefleri çok satan ilaçlardan oluşan bir portföy oluşturmak. "Onkoloji, katma değerli ürünler ve ilk jenerik olma özelliği taşıyan ilaçlara kademe kademe ağırlık veriyor olacağız" diyor Pharmactive Genel Müdürü Koksal Ülgen.

Daha önce sırasıyla Eczacıbaşı İlaç, Zentiva ve Teva gibi şirketlerde görev alan Ülgen, üretime başladıktan sonra beş yıl içinde Türkiye'nin en büyük beşinci jenerik ilaç şirketi olmayı hedeflediklerini söylüyor. İlaç sektörü geçen yıl ciro bazında yüzde 6,8 küçüldü ve sektörde büyük bir rakabet var. Hal böyleyken sıfirdan bu kadar büyük bir yatırım yapmak riskli değil mi? Sancak, "Çok yanlış" diyor "büyükler var girmeyelim anlayışı. İlerisini kestirmek zordur.


Bugünün küçükleri yarının büyükleri olabilir. Biz hayata pozitif bakıyoruz. Üstümüze düşeni yaparsak 'bize de yer vardır' düşüncesiyle bu işe girdik" Ayrıca daha önce dağıtım kanalında oldukları işin şimdi üretiminde yer alacaklarına, aslında sektörde deneyimli, tanınan ve sevilen bir aile olduklarına da dikkat çekiyor. Sancak bu pazarda kendilerine yer olduğundan emin.


Daha yatırıma bile başlamadan aldıkları ortaklık teklifleri, buna başkalarının da inandığını gösteriyor. İsimlerini açıklamıyor ancak iki yerli şirket ve yabancılardan ortaklık teklifi gelmiş. Stratejik ortaklıklara sıcak bakıyor. Pharmactive'i büyütmek istiyorlar. İşletme maliyetlerini düşürmek için kısım kısım üretime geçirebilecekleri bir fabrika yapısı tasarlamışlar. Ama bu ilk yatırım maliyetlerini yükseltmiş. "Bizim için önemli olan ilk şey gerçekten para değil" diyor Sancak. Ama işte para onlara doğru yuvarlanıyor.



Kendini İzmir’e adayan Siirtli sihirbaz; Mesut Sancak (Hürriyet Gazetesi, Şenay Düdek’in röportajı, Ekim 2010)


Yakın dostum Abdullah Kavukçu sayesinde tanıştık. Tam on yıldır da dostuz. Mesut’un (Sancak) İzmir’e bu kadar gönül vereceğini ve böylesine bir marka olacağını o zamanlar görmüştüm.


Çünkü azmi, ailesine olan sevgisi, büyüklerine saygısı, 20’li yaşlarda iş yaşamında gösterdiği büyük başarılar, bu gün inşaat sektöründe onu sihirbaz yaptı. Folkart ile markalaştı.  Gönül verdiği İzmir’de, İzmir sevdasıyla devleşiyor.  Narlıdere, Karşıyaka Mavişehir ve şimdi de Bayraklı…Spordan, kültüre, pek çok İzmirli iş adamının yapamadıklarını, bana göre onları utandırarak yapıyor. O nedenle Mesut Sancak, bu gün, bu köşenin konuğu.


İzmir aşkına aile karşı geldi


- SD-Önce nereden çıktı bu İzmir sevdası?

MS-Ailemizin amiral gemisi olan Hedef Alliance’ı biliyorsun. Türkiye’nin her noktasında ilaç dağıtımı yapıyor.  5000 kişinin çalıştığı 3.5 milyar dolar ciroya sahip. Türkiye’nin en büyük ilaç dağıtım kanalı. Fakat Ege Bölgesi zayıftı. 2004 yılında Ege Bölgesi’ni toparlama amacıyla bir yıllığına İzmir’e geldim. İstanbul’a dönecektim. Ama İnşaat sektörüne olan merakım, İzmir’de özellikle inşaatta A Plus konsept eksikliğini görmem, baba mesleği olan bu işi, burada başlatma fikrim oluştu. Yaklaşık 20 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra; İzmir’i tercih ettim.  İstanbul’da bulabileceğiniz her şey İzmir’de fazlasıyla var. Hem de oradaki trafik ve hengame olmadan... Kısacası İzmir’e aşık oldum ve gitmek istemedim... Hatta bu yüzden aile büyüklerimle ters düştüğüm anlar oldu.


- SD-Ya Altay? Sporla aranız nasıl? 

MS-2007 yılında; Futbol Federasyonu eski Başkanı rahmetli Hasan Doğan ve o günkü ikinci başkan aynı zamanda da iyi dostum olan Mahmut Özgener’ in isteği üzerine, Altay’da ikinci başkanlık görevi yaptım. Eğer bu ilde ticaret yapıp, para kazanıyorsak; sosyal, sanatsal ve sportif oluşumlara ve çalışmalara destek vermek şart. İyi bir şirket olmamıza neden olan İzmirlilere karşı bir görev ayrıca. Düzenli spor yapıyorum. Özellikle de Futbol , masa tenisi oynar ve ağırlık çalışırım... 


- SD-Takım tutar mısın peki?

MS-Koyu  Fenerbahçeliyim. Ama şu anda Fenerbahçeli ve Altaylıyım. 


- SD-Biraz seni okuyucularımıza tanıtsak?

MS-1972 yılında Siirt’te doğdum. Yaşamımın ilk on yılı Van’da geçti. Sonraki 20 yılı ise İstanbul’da. 6 yıldır da İzmir’deyim. Evliyim; Kerem, Fırat ve Tarık adlarında 3 tane çocuğum var.


Genç yaşta, büyük başarı


- SD-Çocukluğun nasıl geçti, ailenizle ilişkileriniz nasıldı?

MS-İlkokuldan itibaren çalışmaya başladım. Van’dayken toptan gıda işi yapıyorduk. Sabahları okula, öğleden sonraları işe giderdim. 15 yaşında 200 kişinin çalıştığı ilaç depolarımızdan bir tanesinin personel müdürüydüm. Ağrı Doğubayazıt’ta terörün en şiddetli olduğu yıllarda askerliğimi yaptım. Dönünce 23 yaşında şirketlerimizden birinin Genel Müdür’lüğü görevini üstlendim.


- SD-Sizin eşiniz ve çocuklarınızla ilişkileriniz nasıl? 

MS-3 tane erkek çocuğum var; 14,12 ve 4 yaşlarında... Büyük oğlum şu anda benim boyumda. 24 yaşında evlendim, iyi bir evliliğim olduğunu düşünüyorum Fakat hep yoğun iş ortamlarından ve iş seyahatlerinden dolayı maalesef aileme yeterince vakit ayıramıyorum üzgünüm.


- SD- İşe dönelim. İzmir’de yatırım yapmak büyük risk. İstanbul’da bire beş, on almak varken?

MS-İstanbul ticaretin kalbinin attığı yer. Fakat bir o kadar da şiddetli rekabet var... Ama ,İzmir’de A Plus iş yapan kurumsallaşmış firma sayısı az. Bir de İzmir sevdam. O nedenle ailece burada yatırım yapma kararı aldık. Geçtiğimiz dört yıllık süreye baktığımızda, çoğu firmanın marka olma adına 30 yılda ulaşmayı, başaramadığı bir noktayız. Tabi dürüstlük ve güven. O nedenle İzmirlilerin kısa sürede bizi alıp buralara çıkarmasına ne kadar teşekkür etsem azdır. 

Zengin bir film arşivi var


- SD-İzmirli işadamlarını nasıl buluyorsun?

MS-Türkiye’ye mal olmuş çok önemli İzmirli işadamlarımız var... Genelde şöyle bir söylem vardır; İzmir’de para yok, bütün iş İstanbul’da, İzmir’e yatırım yapılmaz... Ben buna inanmıyorum ve İzmirli olsun olmasın tüm işadamlarının İzmir’e güvenip yatırım yapmasını öneriyorum. 


- SD-Biraz özele girelim Eşin İnci ile aşk evliliği mi? Mantık mı?

MS-Mantık evliliği bana hiçbir zaman mantıklı gelmemiştir. Tabii ki aşk evliliği... Ama içinde mantık olmayan aşk evliliklerini de onaylamıyorum. 


- SD-Mutfak işlerinden anlar mısınız? 

MS- Mutfağa su içmek için girerim. Becerebildiğim tek yemek menemen Ama kimseye yedirmeyi başaramadım. Çünkü beğenmiyorlar; kendim yapıp kendim yiyorum.. Gülüşmeler


- SD-Kültürel konularda da Folkart çok güzel işlere imza atıyor. Peki senin kültür ve sanatla aran nasıl?

MS-Sinemayı çok severim. Evimde güzel bir home theatre düzeneğim var. 2000’in üzerinde de ödüllü film arşivim mevcut. Kitap okumaya fazla vakit yok. Müzik dinlemeyi çok severim. Halk müziği... Hem dinlemeyi hem söylemeyi üstelik... İbrahim Tatlıses ve Sezen Aksu sevdiğim sanatçılar...


Ata’nın izinde


- SD-İzmir’in iyi yönetildiğine inanıyor musunuz? Yöneticilerle aranızda bir uyum var mı?

MS-Bu göreceli bir kavram. İyi şeyler yapılmaya çalışılıyor, inanıyorum.  Gerek bürokrasiyle, gerekse siyasilerle aramın çok iyi bir olduğunu sanıyorum. Valimizden, Emniyet Müdürümüze, Belediye Başkanımıza kadar hepsini çok seviyorum. Onların da beni sevdiğini düşünüyorum...


- SD-Yaşam senin için ne ifade ediyor?

MS-Yaşam kısa ve sınırlı. Bu sınırlı süre içerisinde, yapılan iyilikler ve bırakılan eserlerle yaşamın daha anlamlı kılınacağına, en azından yaşamı sonlansa dahi anılacağına, inananlardanım. 


- SD-Peki ya İzmir?

MS-İzmir tek kelimeyle huzur...


- SD-Folkart olarak önümüzdeki yıllarda inşaat sektöründe yapacaklarınız?

MS-İzmir’in en büyük ihtiyacı olan, nitelikli ofis açığını kapatabilmek için Bayraklı’da 130 milyon dolarlık bir yatırıma başladık. 40 katın üstünde. Türkiye’nin en iddialı projelerinden biri olacak. Yine bir ihtiyaç olarak gördüğüm alışveriş merkezi açığının tamamlanması için, İzmir’in en büyük alışveriş merkezini yapmak üzere arazi arıyoruz. İnşaat sektöründe sadece İzmir’de olmak yetmez. Şu anda İstanbul ve hızla gelişmekte olan Libya ve Kuzey Irak pazarlarında yatırımlar planlamaktayız. 


- SD-Genç ve başarılı bir yatırımcı olarak gençlere önerilerin neler?

MS-Atatürk’ün çok beğendiğim bir sözü vardır: “Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” Ben bu sözü kendime yol haritası edindim ve karşılığını gördüm. Tüm gençlere Atatürk’ün bu sözünü dikkate almalarını öneririm. 


- SD-Peki İzmir’deki çarpık yapılaşma nasıl düzelir?

MS-Gecekondu sayısının en yüksek olduğu şehirlerden biri maalesef İzmir. Üstelik İzmir’in en kıymetli bölgelerinde yer alıyor bu gecekondular. Birçoğunun sahip olduğu manzara kartpostal gibi. Yani kent yenileme (dönüşüm) projelerinde arazilerin kıymetli olması çok büyük avantajdır. Buraların yıkılarak yerlerine nitelikli, modern binaların yapılması, işin bütçesini yaparken büyük bir şans.,İzmir’de önümüzdeki 20 yılda ,ciddi bir inşaat işi var.


- SD-Peki son bir soru. Ali Ağa-oğlu’nun kendi yaptığı bir inşaatın reklamlarında oynamasını nasıl karşıladın?

MS-Bir hesabı vardır mutlaka. Ama 10 milyar yatırımla kimse ev sahibi olamaz. Ara ödemeler, krediler var. Fakat çok akıllıca. Ayrıca kendi, bu reklam için bir de para talep edip, bir hayır kurumuna daha sonra bağışlayacağını açıklaması, ise müthiş bir reklam. Ha ben yapar mıydım? Tabi ki hayır...