Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Sadaka taşı nedir?

Osmanlı'da, derdini kimseye anlatamayan fakirlerin ihtiyacı için gizlice para konulup; o paranın gizlice alınabildiği özel taşlar. Osmanlı dönemi şehir mobilyalarından.



Genellikle 2 metre boyunda, silindir şeklinde olan bu taşlar, şehir ve kasabalarda cami, çeşme yanı, hastane gibi işlek yerlerde olabildiği gibi, sadakayı alanın da verenin de kimsenin görmeyeceği tenha yerlere konulmuştur.


 Sadaka taşı nedir?



Bu bakımdan sadaka taşlarına, asalet ve merhametin simgesi olarak da bakılırmış.


Yüzyılın başına kadar İstanbul’da dört yerde sadaka taşı varmış: Bunlardan biri, Üsküdar çarşısında Mimar Sinan’ın yaptığı hamamın karşısındaki Gülfem Hatun Camii'nin avlusundaymış. Diğerleri de, Üsküdar Doğancılar, Karacaahmet ve Kocamusatafapaşa’daymış.


Bugün bu sadaka taşlarından sadece, Doğancılar'da olanı dikili duruyor; lakin onun da yarısı toprağa gömülü.


Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, sadaka taşlarının yapısı ve fonksiyonunu şu şekilde aktarıyor: 


"Sadaka taşı, iki metre boyunda mermer bir sütun. Üstünde bir çukur var. Geçen asırda, yolu buraya düşenlerden hâl ve vakti yerinde olanlar, mermerin üstündeki çukura bir miktar para bırakırmış. Derdini kimseye açamayan hakiki bir fakir, ihtiyacı olunca oradaki parayı alır. O günkü ihtiyacı bir kuruş mu? Yüz para mı? Onu ayırır, kalanını, kendisi gibi ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi icabı çukuruna kor ve meçhul sadakacıya içinin memnunluğunu kalbinden ulaştırır ve dönermiş."


Sadaka taşları maalesef, "Askıda Kahve" kadar bilinmez.


Bir zamanlar sadece İstanbul'da yüz yetmiş üç adet sadaka taşının olduğu rivayet edilir.


Sadaka taşlarının bazıları kısadır, bazıları da bir buçuk, iki metre civarında boya sahiptir.


Normal ölçülerdeki bir insanın göz seviyesinden daha yukarıda olan bu taşlara birkaç basamakla çıkılır. Sadaka taşlarına para bırakmak ve oradan para almak için genelde akşam saatleri tercih edilirdi. Çünkü hem akşam karanlığı hem de sadaka taşının yüksekliği para miktarının görülmesini engeller. 


Sadaka taşları, halkın kolayca ulaşabileceği yerlerde bulunurdu. Bunlarla ilgili müstakil vakıflar kurulduğu, sadakaların günlük olarak takip edildiği ve bu taşların muhafazasıyla görevli kişilerin bulunduğu bilinmektedir. Sadaka taşlarının bir başka özelliği de onların sadece para yardımı yapılabilecek tarzda olmasıdır. Kimin ne zaman neye ihtiyaç duyduğu bilinmediğinden, doğrudan para yardımı yapılması ihtiyaç sahibi için en uygun olanıdır. 


İzmir'de 4 camide varlığını koruyor 


Konak Müftüsü Zeki Aksoy, İzmir'de de Namazgah semtindeki Kurşunlu, Pazaryeri ve Şeyh camileri ile İkiçeşmelik'teki Natürzade Camisi'nde bulunan "sadaka taşı" geleneğini Temmuz 2013'te AA muhabirine anlattı:  

"İnsanlar arasında gelir açısından, bulundukları konum açısından mutlaka farklılıklar vardır. Zenginler ve fakirler mutlaka olacaktır. Fakirlerin bu toplumda, ezik, kimsesiz, unutulmuş hale düşmemesi, zenginlerin de kendi zenginlikleri içerisinde kendilerini kibirli görmemeleri adına sadaka verilmesi, onları birbirine yaklaştırır, aralarındaki sevgi bağını kurar. Bunun da en güzel örneği, Osmanlı'da gelenek haline gelen sadaka taşlarıdır." 

"Zengin yardım etmek istediği zaman, özellikle gece karanlık vakitler seçiliyor, sadaka taşına parasını bırakıyor. Fakir de yine o sadaka taşından sadece kendi ihtiyacı olduğu kadarını alıyor. Yani zenginimiz anlayışlı, düşünen insan; kibirli değil, gururlu değil. Zekatını, sadakasını verirken gözünün içerisine bakarak fakiri incitecek bir yapıda değil. Tamamen mütevazi ve işin hiç reklamına kaçmadan gizli yardım ediyor. Fakirimiz de bencil değil, diğergamlığı üzerinde ve geliyor, 'Benim ne kadar ihtiyacım var? 1 kuruşa', o 1 kuruşu alıyor. Kendisinden bir başka fakiri de düşünecek anlayışta." 


Sadaka taşı nedir?