2.Mahmud döneminde inşa edilen Hasip Paşa Yalısı, 1987 yılında Sabancılar tarafından satın alındı ve 2005 yılında restorasyon çalışmaları başladı.
Hasip Paşa Yalısı nerede?
Hasip Paşa Yalısı; Beylerbeyi İskelesi'nin yaklaşık 200 m. kadar kuzeyinde bulunuyor. İlk sahibi 2.Mahmud'un vezirlerinden Mehmed Hasib Paşa’dır.
Yalı, 4 bin 106 metrekare arsaya ve 2 bin 800 metrekare inşaat alınan sahiptir. 930 metrekare taban oturumlu bir binadır.
Hasip Paşa Yalısı nasıl bir yalıdır?
Hasip Paşa Yalısı’nın 1825 yılında bir İtalyan mimar tarafından tekrar yapıldığı bilinmektedir. 2.Mahmud döneminde burada resmi toplantıların yapıldığı, daha sonra Sultan Abdülaziz devrinde Mısır hip hanedanından Mustafa Fâzıl Paşa'nın burayı kiralayarak maddi yardımda bulunduğu rivayet edilmektedir.
Harem ve selâmlık bölümlemesine göre yapılmış olan yalı harem, selâmlık, mâbeyn dairesi, dağ köşkünden oluşmaktadır. Boğaz suyu ile irtibatlı kapalı deniz hamamı ve büyük bir sanat değeri taşıdığı kabul edilen mermer havuzdan meydana gelmektedir.
Yalının, 1973 yılında yanan harem bölümü orijinal kısmı olarak bilinmektedir. 1906-1916 yılları arasında esaslı bir onarım geçiren ve Türk empiri detaylar içeren neo-baroktarzdaki bu iki katlı yapının her iki katında oval bir sofa çevresine yerleştirilmiş mekânlar bulunmaktadır. Yapı, planı ile orta sofalı ev tipine güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Tam simetrik olmayan bir plana sahip yapının 17,50 x 12.50 m. boyutlarındaki sofasının büyük ekseni üzerinde eyvanlar, denize paralel olan küçük ekseni üzerinde merpenler yer almaktadır. Planın çekirdeğini oluşturan altlı üstlü iki oval sofa karnıyarık tarzında yapılmıştır. Bir tarafı denize, diğer tarafı bahçeye bakmaktadır. Bunlardan, uzunluğu eyvanlarla birlikte 30 metreyi bulan üst kattaki herhangi bir yere dayanmaksızın tamamen çatıyla bağlantılı bir şekilde yapılmıştır. Üzeri büyük bir ustalık isteyen askı tertibatıyla körük gibi inşa edilip yine oval bir kubbeyle örtülmüştür.
Sofaların dört köşesine yerleştirilen dairelerin her biri kendi iç holüne sahiptir ve bağımsız denilebilecek bir durumda ele alınmışlardır. Kuzeydoğu köşesinde yer alan daireler dörder odalı olup bunlardan köşe odası iki yanındaki odalara açılmaktadır. Diğer daireler ise üçer odalı olarak düzenlenmiştir ve her dairenin kendine mahsus hizmetli odası ve helası vardır. Bu dairelerin önündeki holler birer kapı ile merpen sofasına ve oval sofaya açılmaktadır.
Binanın bahçeye bakan doğu ve denize bakan batı cepheleri oval sofaların eğimine paralel olarak orta kesimde kavisli çıkıntı yapmaktadır. Bu uygulamaya büyük merpen sofasının duvarında da rastlanmaktadır. Dört köşede bulunan mekânlar da köşeli çıkmalar halinde dışa taşkın yapılmıştır. Ayrıca batı cephesi rıhtım seviyesinde eliböğründelerle denize doğru taşırılmıştır.
Cepheye hareketlilik vermek amacıyla yapılan bu şekillendirmelerin yanı sıra yalının batı cephesinde, her iki katta altlı üstlü konumda tasarlanmış kesintisiz birer pencere dizisi bulunmaktadır. Cephenin tek süsünü teşkil eden pencere kafes ve parmaklıkları geç empire özelliği taşımaktadır.
XIX. yüzyılın ikinci yansında yapılan kafes tamiri sırasında pencereler mümkün olduğu kadar yükseltilmiş ve korkuluklar da alçaltılmıştır. Yapı leb-i derya olduğu için planda bir deniz girişi yoktur. Cümle kapısı bahçe avlusuna bakan doğu cephesinde ve giriş eyvanından sonra doğrudan büyük sofaya açılmaktadır. Yapının iç duvar ve tavan dekorunu oluşturan başlıca elemanlar büyük oval kubbe, sepet kulpu kemerler ve tavanlarda yer alan değişik boyutlardaki çeşitli geometrik taksimattır. Daha ziyade alt katta ahşap kaplı olan tavan üst katta bağdadî üzerine sıvalıdır. Yalının alt ve üst katlarında, sofalardan köşe dairelerine açılan kapıların her iki yanında çerçeveleri altın yaldızlı sekiz adet kristal boy aynası yer almaktadır. Köşe dairelerine açılan hol kapılarına da XVIII. yüzyılda Fransa'da üretilen gülkurusu renginde camlar takılmıştır. Yalının üst katında köşe dairelerinin önündeki iç hollerde ve selâmlıklarda dörderden sekiz adet barok üslûpta yapılmış mermer çeşme vardır. Bu çeşmelerin ayna taşlan elips şeklinde ve bombelidir. Üzerlerine de sarı, yeşil ve kırmızı damarlı yumurta biçimi iri taşlar yerleştirilmiştir. İç avluda hamam, limonluk, arabalık ve kalfalar dairesi, dış avluda mutfak, çamaşırhane, hizmetkâr ve kapıcı daireleri gibi birimler bulunmaktadır. Şekil ve plan bakımından en az harem binası kadar orijinal olduğu ileri sürülen bu köşk merkezî sofalı plan tipindedir. Cephede dışa taşkınlık yapan sofanın üç tarafında toplam on beş adet büyük boyutlu pencereye yer verilmiştir.
Selâmlık bölümü XX. yüzyılın başında geçirdiği bir yangında yok olmuş, yerine Hasib Paşa'nın oğlu Rauf Bey tarafından 1915 yılında bugün Kalkavan Yalısı olarak anılan kuleli bina yaptırılmıştır. Orijinal selâmlık yapısıyla hiçbir ilgisi bulunmayan bu üç katlı ve iki kuleli, altı kagir üstü ahşap bina, mimari açıdan Türk yapı geleneğine uygun olmadığı gibi leb-i derya da değildir. Sanâyi-i Nefise Mektebi mimari bölümü hoca ve öğrencileri tarafından orijinal selâmlığın bir durum planı çıkarılmıştır.
Gerek orijinal mimari özellikleri, gerekse Boğaziçi'nin en eski ve en büyük yalılarından biri olması sebebiyle Türk mimarlık tarihi açısından ayrı bir önem taşıyan Hasib Paşa Yalısı, 1973 yılında çıkan yangında dört yanından birden tutuşarak tamamen yanmıştır. Kalıntıları ve arazisi i 991 yılından beri Sabancı ailesine aittir.
Hasip Paşa Yalısı son olarak ne zaman restore edildi?
Sabancı Holding'deki yüzde 6.3 oranındaki hissesini 250 milyon dolara satan Demir Sabancı, sahibi olduğu ve 'Boğaziçi'nin en güzel binası' olarak kabul edilen Hasip Paşa Yalısı'nı 2005 yılında restore ettirdi.
40 milyon dolardan fazla değer biçilen Hasip Paşa Yalısı'nı 3 Temmuz 1987'de Özdemir Sabancı satın almıştı. Özdemir Sabancı'nın vefatının ardından, 18 Temmuz 2002 itibariyle oğlu Demir Sabancı'ya geçti.
1972’de büyük bir kısmı yanan ve kullanılmadan duran Hasip Paşa Yalısı’nın restorasyon çalışmaları devam etmektedir.