Cami alanlarında yer alan, etrafı çevrili mezar yerlerinin genel adıdır. Arapça kökenli ‘hazire’ kelimesi, Yusuf Korkut Özal’ın Süleymaniye Camii haziresine defnedilmesiyle çıkan tartışmalarla gündeme geldi. Hazirelere defin, Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleşmektedir. Hazireler, Osmanlı döneminde en değerli mezarlık alanlarıydı. Durum, günümüzde de böyle: Pek çok kişi, hazirelerde ulu saydıkları insanların yanına gömülmek istiyorlar; ama...
Hazire
Hazire ne demektir?
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü, Arapça kökenli ‘hazire’ kelimesinin karşılığını şöyle veriyor.
1. isim Etrafı çitle çevrili ve girilmesi yasak yer
2. Cami, türbe, tekke vb. yerlerde çevresi parmaklıklarla çevrili mezar yeri
Hazîre, külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir.
Hazirelerin genel özellikleri nelerdir?
Hazîreler birkaç mezardan oluşabildiği gibi birkaç yüz mezarı barındıranları da vardır. Hazîrelerin ilk çekirdeğini bitişiğinde bulunan binayı yaptıranın veya o bina ile bağı olan şahısların mezarları oluşturur.
Cami, mescit veya tekkeyi yaptıranlar öldükten sonra bu ibadethanelerin çoğu zaman kıble tarafına gömülmüşlerdir. Zaman içinde bu türbe veya mezarın yanına yeni yapılan definlerle beraber bir hazîre oluşur. Bir hazîrenin büyüklüğü orada ilk mezarı bulunan kişinin makamına ve mezarlık olmaya elverişli alanın genişliğine bağlıdır. Şehir dışında kurulmuş tekkelerin hazîrelerinden bazıları zaman içinde büyük bir mezarlığa dönüşmüştür.
İstanbul ve bazı eskı Osmanlı şehirlerinde, selvi ağaçlarının gölgelediği hazîreler günümüzde, hem tarihi bir değer taşımakta hem de şehir içindeki yeşil alanların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Hazireler hangi haberlere konu oldu?
Mezar taşlarına sahip çıktılar (Hürriyet Gazetesi, 21 Ağustos 2013)
Yasa dışı yollardan yurt dışına çıkarıldığı belirtilen Karacaahmet'teki Osmanlı dönemine ait mezar taşlarının İngiltere'deki High Road Auctions tarafından düzenlenecek müzayedede satılacağı iddiaları kamuoyunun gündemini meşgul ederken, Zeytinburnu’nda geçmişi geleceğe bağlayan mezarlıklar için örnek bir projeye imza atıldı.
İki yılda tamamlanan çalışma sonunda, 15 mezarlıktaki toplam 3 bin 500 tarihi mezar ve hazire tek tek fotoğraflanarak kayıt altına alındı. Böylece, Tamburi Cemil Bey’den Tepedelenli Ali Paşa’ya Halide Edip Adıvar’dan İbrahim Çallı’ya kadar birçok ünlünün mezar taşı kayıt altına alınmış oldu.
Galata Mevlevihanesi Haziresi
Galata Mevlevihanesi kapılarını açıyor (A.A., 19 Eylül 2011)
Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni başkenti İstanbul'da, 1491 yılında kurulan ve Osmanlı'nın Pera'da bıraktığı en derin izi Galata Mevlevihanesi'nin, günümüz müzecilik anlayışıyla restorasyonu tamamlanarak, açılışa hazır hale geldi.
(…) Galata Mevlevihanesi Müzesi Müdürü Yavuz Özdemir, “Burada bir semahane binası var. Mevlevihanelerin en önemli unsuru, mutfak denilen matrah-ı şeriftir. Burası mevlevilerin yemeklerinin piştiği aynı zamanda mevlevi dervişlerinin de piştiği yerdir. Matrah-ı şerif günümüze ulaşmamıştır. Buranın şeyhinin kaldığı harem dairesi günümüze ulaşmamıştır. Semahane binası, Kültür ve Turizm Bakanlığının koruması sayesinde günümüze ulaşan ender ahşap yapılardan birisidir. Çamaşırhane, Adile Sultan Şadırvanı ve sarnıcı, Hasan Ağa Çeşmesi, 'Sessizler Evi' adı da verilen 'Hamuşan Hazire Alanı' da günümüze ulaşan taşınmaz kültür varlıkları arasındadır” dedi. (…)
(...) Mezarlık haziresi restorasyonunun İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığını ve bir ay içinde tamamlanacağını belirten Özdemir, burada 120 mezar bulunduğunu bildirdi.
Emir Sultan tamam, ya Mevlevîhâne? (Nihat Demirkol, Hürriyet Gazetesi, 22 Temmuz 2013)
YAZILIP çizilenlerden öyle anlaşılıyor ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi çok önemli kültür projesini tamamlamak üzere; eli kulağında... Emir Sultan Türbesi’ndeki restorasyon çalışmalarına 2011 yılında başlanmıştı. Her aşama, İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun onayına sunuldu. Projeye ilişkin yeni onay süreciyle birlikte, restorasyon 2012 Ağustos ayında yeniden ivmelendi ve hazire bölümü hariç tamamlandı. Hazireye (mezarlık bölgesi) ait mezar taşları için proje çalışmaları ise devam ediyor. Kurul onayı alındıktan sonra hazirelerin restorasyonuna başlanacak. (…)
Tarikat mezarına Danıştay’da dava (Hürriyet Gazetesi, 19 Haziran 2008)
Yusuf Bozkurt Özal’ın Süleymaniye Camii Haziresi’ne defin kararını iptal ettiren Avukat Tezcan Çakır, Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa kolu liderlerinden Mahmud Esad Coşan’ın babası Halil Necati Coşan’ın aynı yere defnine olanak sağlayan Bakanlar Kurulu kararının iptali için de Danıştay’da dava açtı. Çakır, dava dilekçesinde, "Karar devrim yasaları ve laiklik ilkesini çiğnemiş, özel bir aile veya tarikata özel mezarlık alanı yaratmıştır" dedi.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi Yusuf Bozkurt Özal’ın Süleymaniye Camii Haziresi’ne defin kararını iptal ettiren Avukat Tezcan Çakır, Nakşibendi tarikatınin İskenderpaşa kolunun liderlerinden Mahmud Esad Coşan’ın babası Halil Necati Coşan’ın aynı yere defnedilmesine olanak sağlayan Bakanlar Kurulu kararının iptali için de Danıştay’da dava açtı. Dilekçede, Coşan’ın definine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının, "Dinsel inanç veya kurallarla bağlantı kurularak tesis edildiği" vurgulanarak, "Kararla devrim yasaları ve laiklik ilkesi çiğnenmiş, özel bir ailenin veya tarikatın özel mezarlık alanı yaratılmıştır" denildi.
Demirel izin verdi
102 yaşında hayatını kaybeden H. Necati Coşan’ın, 6 Haziran 2008’de Süleymaniye Camii Haziresi’ne gömülmesi tartışma yaratınca cemaat adına bir açıklama yapılmıştı. Bu açıklamada, "Merhum Halil Necati Coşan, Süleymaniye Camii haziresinde hocalarının yanına defni hususuyla ilgili olarak 1996 yılında Hıfzıssıhha Kanunu gereğince İstanbul Valiliği’ne müracaatta bulundu. Bu müracaatı 27 Aralık 1996 gün ve 96/9002 sayılı Bakanlar Kururu kararıyla uygun görüldü ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in onayıyla da yürürlüğe girdi" denilmişti.
Kamuoyundan saklandı
Avukat Çakır, Türk Hukuk Kurumu’na vekaleten, kendi adına asaleten açtığı davanın dilekçesinde, Coşan’a ’ayrıcalıklı uygulama’ sağlayan Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığını vurguladı. Çakır, kararın kamuoyundan saklandığını, bu nedenle dava açma süresinin, uygulamanın yapıldığı tarihten başlayacağını savundu. Bakanlar Kurulu’nun, "Süleymaniye Camii haziresine define izin verme yetkisi bulunmadığı" ve "takdir yetkisini kötüye kullandığı" savunulan dilekçede şöyle denildi:
Eşitlik ilkesine aykırı
"Bakanlar Kurulu kararıyla, aynı konumda olan veya olmayan kişilere nazaran belirli bir aileye öncelik ve üstünlük sağlanmıştır. Böylelikle Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı davranılmıştır. Toplum Sağlığının Korunmasına Dair Kanun’da, ’Fevkalade hallerde, Bakanlar Kurulu kararı ile malum mezarlıklar haricinde ölü definine izin verileceği’ öngörülmüştür. Doğal afet, yangın, salgın hastalık, ülkenin tanınmış, üstün yetenekli bir kişisi, şehit olunması gibi durumların fevkalade hal kavramı içinde yer alabilir. Hiçbir fevkaladelik arz etmeyen birisi için yasa kuralı aşılarak karar alınması bir başka ’fevkalade durum’ yaratmıştır.
Sit alanı da hiçe sayıldı
Süleymaniye Camisi ve çevresi, 1. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararıyla arkeolojik sit alanı olarak kabul ve ilan edilmiştir. Bakanlar Kurulu kararıyla, sit alanı ilan edilen alanlarda hiçbir yasal değişiklik yapılamayacağına ilişkin 2863 sayılı Kanun’un da ihlal edilmişir."
Özal için de dava açmıştı
AVUKAT Tezcan Çakır, Yusuf Bozkurt Özal’ın Süleymaniye Camii Haziresi’ne defnine ilişkin 9 Ocak 2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle dava açmıştı. Kararı oybirliğiyle iptal eden Danıştay 10. Dairesi, defin işleminin yasalara uygun olmadığını belirtmişti. Başbakanlığın temyizi üzerine dosyanın gittiği Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10. Daire’nin kararını onamıştı. Hazire’de, Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın türbelerinin yanı sıra Özal’ın annesi Hafize Özal ile Nakşibendi lideri Muhammed Zait Kotku’nun mezarları da yer alıyor.
Bir başka hazirede ilginç mezarlar (Ayşen Gür, Hürriyet Gazetesi, 09 Şubat 2001)
Hazire (bir türbenin bahçesindeki mezarlık) kelimesi, dilimize iyice yerleşti. Tartışma, Süleymaniye Külliyesi'ndeki Kanuni'nin türbesinin haziresine kimler gömülebilir, kimler gömülemez diye sürüp gidiyor.
Bildiğim kadarıyla, padişah türbelerinin hazirelerinde yıllar boyu öyle biriyle ilgisiz insanlar gömülmüş ki! Bugün Ersin Kalkan'ın Süleymaniye haziresiyle ilgili haberini okuyun.
Ben ise, II. Mahmud Türbesi'nden söz etmek istiyorum. Cağaloğlu'nda, Divanyolu'nun üzerindedir bu türbe. Türbede II. Mahmud, oğlu Abdülaziz ve torunu II. Abdülhamid yatıyor (başka hanedan üyeleriyle birlikte toplam 18 sanduka var).
Ama bahçede dolaştığınızda birbirinden ilginç isimler görüyorsunuz. Yaklaşık 140 mezar var. En ünlüsü, Ziya Gökalp'inki. Cumhuriyet döneminde ölmüş bol bol sultan, hanım sultan ve sultanzadenin yanısıra Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa'nın çok güzel yapılmış bir mezarı bulunuyor. Niye oraya gömüldüğü tam anlaşılamayan bir sürü insanın mezarı daha var.
Asıl ilginci, türbenin kapısının hemen yanında yer alan Şeyh Bedreddin'in mezarı. Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'i herkes 15. yüzyıl başında Osmanlı devletine karşı başlattığı, hüsranla biten isyanıyla tanır. Peki, padişaha karşı ayaklanmanın sembolü haline gelmiş bu din bilgini niçin padişahların türbesinin bahçesinde yatıyor?
Şeyh Bedreddin Serez'de gömülmüş. 1924'te mübadele olunca Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan Türkler onun kalıntılarını da bir sandukayla İstanbul'a getirmişler. Ama Simavne Kadısı'nın oğlunu padişahların yanına gömmek fikri, 27 Mayıs'tan sonra doğuyor. Çünkü Bedreddin'in mezarı buraya 1961 yılında taşınmış. Sanki padişahlara ‘‘atanıza ve iktidarınıza isyan etmiş olan şeyhle yanyana yatın bakalım!’’ diye nispet yaparcasına...
II. Mahmud Türbesi'nin haziresinde bir İş Bankası müdürünün mezarını da gördüm ben. Çok şaşırdım. Şu anda bakıyorum, notlarımdaki ölüm tarihi, bankanın kuruluşundan önceki bir tarih. Araştıracağım.
Aylar önce II. Mahmud Türbesi'ne yaptığım bu ziyareti, Süleymaniye tartışması başlayınca hatırladım. Orada ya da başka bir padişah türbesi haziresinde hissedecekleriniz aynıdır: Bir hanedan tarihi değil, toplumsal bir tarih, rastgele diyebileceğiniz bir düzenle yanyana gelmiş insanlar!
Kesinlikle korunması gereken bir tarih: Mezar taşları bize çok şey anlatır.
Önerilen Bağlantılar : Anneler günü konut kampanyaları