İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet Gazetesi'ne yıllarca ev sahipliği yapan Pembe Köşk, 2012'de 15 milyon liraya satılmıştı.
1971 yılından beri kullanılmayan köşkün üzerinde Cumhuriyet Vakfı, Nadi, Uşaklıgil ve Nun ailelerinin hakları bulunuyordu. Köşk yaklaşık 2.5 dönüm büyüklüğünde arsaya sahip. Satışta yetkili isim olarak adı geçen Emine Uşaklıgil, yalı alım satımında deneyimli bir isimdir.
CUMHURİYET GAZETESİ'NİN CAĞALOĞLU'NDAKİ ESKİ AHŞAP BİNASI, ESKİ İTTİHAT TERAKKİ BİNASIDIR; ENVER PAŞA ORADAN AT'A ATLAYIP, BABI ALİ'Yİ BASMIŞ VE DARBE YAPMIŞTIR.
O BİNAYA KIRMIZI KÖŞK DE - PEMBE KÖŞK DE DENİR.
ÇOKTANDIR KIRMIZI KÖŞK, OTEL OLMAYI BEKLİYOR.
CUMHURİYET GAZETESİ 1970'E KADAR BU ESKİ BİNADA YAYINLANDI. SONRA TAM KARŞISINA YAPILAN ÇİRKİN BETON BİNAYA TAŞINDI. FAKAT 2000'LERDE ORADAN DA ŞİŞLİ'DE ŞU ANDA KULLANILAN BİNAYA GÖÇ EDİLDİ.
Kırmızı Köşk, Cağaloğlu’nun sembol binalarından biri. Tarihi 1880’li yıllara dayanıyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkez binası olarak kullanılmış. Kullanılan ahşabın rengi nedeniyle ‘Kırmızı Köşk’ olarak bilinen bina 2012 yılında, 11 milyon dolara İpekyolu Kuyumculuk’a satıldı.
Peki Köşk'ü kimler aldı ve şimdi ne olacak?
2012 YILININ MART AYINDA KONUYLA İLGİLİ OLARAK ÇIKAN HABERLER ŞÖYLEYDİ:
İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet Gazetesi'ne yıllarca ev sahipliği yapan Pembe Köşk 15 milyon liraya satıldı.
Bina, İpekyolu Kuyumculuk'un Sahibi İbrahim Kaygısız'ın oldu. Kaygısız, Cumhuriyet Gazetesi ile özdeşleşen binayı butik otel olarak kullanmayı tasarlıyor.
AYNI TARİHLERDE (Mart 2012) BUGÜN GAZETESİNDE ŞU HABER YAYINLANDI:
İlk olarak Sultanahmet Meydanı'nda, 60 oda kapasitesi ile konsept otel olarak inşa edilen Sura Design Hotel & suites ile sektöre giriş yapan İpekyolu kuyumculuk, İkinci otel yatırımını 2 bin 500 metrekare alana kurulu olan Kırmızı Köşk ile devam ettirecek. Köşkün tarihi dokusunu bozmadan, özel konseptli bir otel olarak inşa etmeyi planladıklarını belirten şirket sahibi İbrahim Kaygısız, "Sultanahmet bölgesi en çok turist alan bölge olmasına rağmen otellerin yeterli kalitede ve ihtiyaçlara yeterince cevap verecek potansiyelde olmadığını gördük. Bölgede 1000 oda hedefiyle kalitenin yeni adı olacağız" dedi.
Atatürk bu köşkü Cumhuriyet gazetesine nasıl verdi?
“Cumhuriyet Olayı” (Altın Kitaplar Yayınevi, 1. Basım / 1994) kitabında Emin Karaca, Mustafa Kemal'in bu proje için Yunus Nadi ile konuşmasını, tanıklık ve hatıralara dayanarak, bir diyalog kurgusuyla aktarıyor:
“Bir akşam Köşk'teki (Çankaya) sofrasında konuşurken, Mustafa Kemal, Selanik şivesiyle 'Bak çocuk, ne yapalım seninle' dedi. 'İstanbul'da, Babıâli'nin göbeğinde, bütün bu cumhuriyet düşmanı ve hilafet yanlılarına karşı mücadele verecek bir gazete çıkaralım. Benim Hakimiyet-i Milliye ve senin Anadolu'da Yeni Gün aşağı yukarı şimdiye kadarki görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Gazetenin adı da yeni rejimimiz cumhuriyetle özdeş olsun. 'Cumhuriyet' koyalım adını. İstanbul'daki İttihat ve Terakki'nin eski Merkezi Umumi binası 'Kırmızı Konak'ı gazetenin merkezi yapalım. Var mısın? Ne dersin başarabilir miyiz bu işi' dedi.
'Evet Paşam' dedim. Hiç vakit geçirmeyelim. Ben bu işe hemen girişeyim.”
Cumhuriyet'in, basın dünyasında yaygın olarak “Pembe Konak” diye bilinen İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Merkezi'ne yerleşmesinin kısa hikâyesi böyle.
Gazete, 1970'lerin ortasına kadar, Cağaloğlu'ndaki Türk Ocağı Caddesi üzerinde, İstanbul Erkek Lisesi'nin karşısındaki o Kırmızı Konak'ta çıkarıldı. Daha sonra konağın arkasında yaptırılan ve prefabrike izlenimi veren binaya geçildi. Cumhuriyet, şimdiki merkezi olan Şişli'ye taşınmadan önce, 2000'li yılların ortasına kadar da, Kırmızı Konağın avlusundaki bu binada yayımlandı.
Kırmızı Konağı satış anlaşması
Nadir Nadi ve ardından eşi Berin Nadi, öldükten sonra, Cumhuriyet’teki hisselerini Cumhuriyet Vakfı’na bıraktılar. Cumhuriyet’in isim hakkı da, hissedarların kararıyla vakfa bırakıldı. Cumhuriyet’in vakıf dışındaki ortakları Doğan Nadi’nin çocukları ile Uşaklıgil ve Nun aileleri.
İşte bu dört grup, yani vakıf ve üç aile, 2012'de önemli bir uzlaşmaya vardı. Cumhuriyet’in kurulduğu Kırmızı Konağın satılmasına karar verildi. Toplam 2 bin 500 metrekarelik bir arsadaki 4 parsel üzerinde bulunan konak ve bahçesi için ekspertiz raporları hazırlatıldı, ardından bazı taliplerle görüşüldü. Sonra da satış gerçekleşti.
Eski bir Cumhuriyet gazetesi çalışanı olan JALE ÖZGENTÜRK, Nisan 2012'de binanın satışı sonrasında, köşkün yeni sahibiyle görüştü.
O görüşmeden bizim altını çizdiğimiz bölüm şöyle:
Tarihi değeri büyük bu binayı alan işadamı kim, nasıl bir yatırım planlıyor merak ettim ve binayı satın alan Gaziantepli işadamı İbrahim Kaygısız’la sohbet için Sultanahmet’te henüz yeni hizmete giren oteli Sura’ya gittim. Kaygısız son derece heyecanlı. Binayı tüm anılarıyla yaşatmak için İngiliz, Fransız ve Osmanlı arşivlerini araştırmaya başlayacağını söylüyor. Binaya ait bilgi, belge, eşyası olanlara da paylaşmaları için çağrı yapıyor. Kaygısız, “Binanın aynısını yapacağım. Bir galeride de eski anıları toplayacağım. Bu arada hafta sonları yazarlar ve gazetecileri konuk ederek eski üstatları gençlerle buluşturacağım” diyor...
İş hayatına nasıl girdiniz?
Ben 1954 Gaziantep doğumluyum. 6 yaşında kuyumcu çıraklığı ile başladım işe. Aynı zamanda da okula gidiyordum. 7 yaşında ise ticarete başladım. Gaziantep’in ünlü simiti kahke satarak. Okuldan çıkıp akşama kadar da atölyede çalışırdım. 14 yaşıma geldiğimde bir sohbette lafa karıştım. Sen cahilsin dediler. Ben de cahil olmamak için ne yapmalıyım, dedim. Üniversitede okuman lazım dediler. Bunun üzerine gece okuluna başladım. İşi aksatıyorum kaygısıyla ustama karşı mahcup olmamak için de 16 yaşında kendi işimi kurmaya karar verdim.
Kuyumculuk aile işiniz miydi? O alanda mı iş kurdunuz?
Evet. Babam Ali Kaygısız sarraftı. Maliye kaydım 16 yaşındadır. Kendi işimi kurunca ders çalışmaya imkanım da arttı. Ortaokul ve liseyi bitirdikten sonra da Konya Selçuk Eğitim Fakültesi’nde okudum. Daha sonra Gaziantep’te birçok sivil toplum örgütünde çalıştım. Kuyumcular Odası Başkanlığı yaptım. Gaziantep’te ilk akıllı binayı yaptım. Yabancı Damat’ın çekildiği bina.
İstanbul’a ne zaman geldiniz?
Altınbaş Holding’in sahipleri ile Antep’te beraber büyüdük. İstanbul’a gelmem gerektiğini onlar söyledi. Ben önce ihtiyaç olmadığını söyledim. Onlar ise bir gün beni karşılarına aldılar. ‘Biz seni para kazanmaya çağırmıyoruz. İstanbul’a gelirsen çocukların dünya vatandaşı olur. Eğer Antep’te kalırsanız sizi sadece Antepliler tanır. Gelirseniz dünyayla entegre olursunuz’ dediler. Bu laf benim hoşuma gitti. İstanbul’a geldik.
Kaç yılında geldiniz?
1996’da ben geldim. 2000’de ise ailece tamamen taşındık. Benim İstanbul maceram haziran ayında 12 yıl olacak. İstanbul’da Kapalıçarşı-Çemberlitaş arasında toptan gümüş takı işine başladık. İhracat ağırlıklı çalıştık. Şu anda toplam satışımızın yüzde 75’i ihracat. 2010’da 95 ülkeye ihracat yapmışız. Arap baharından sonra 2011’de 90’a düşmüş.
SÖYLEŞİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN