İstanbul’un Şişli İlçesi’nin semtidir. Kurtuluş, aynı adlı caddenin etrafında yer alır. Şişli’nin en eski mahallesi olan Tatavla' nın (Kurtuluş) 16. yy'da kurulduğu ileri sürülür. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Barbaros Hayreddin Paşa’nın esir olarak getirdiği 10 bin Rum bu bölgeye yerleştirilir. 1884’te sayıları 20 bini bulan Rum nüfus, bölgeye yabancıların girmesini istemez ve Kurtuluş bu tarihte çıkarılan özel bir yönetmelikle yönetilir.
Kurtuluş (Tatavla), Şişli, İstanbul
Kurtuluş’un eski adı nedir?
Kurtuluş Kurtuluş, ya da eski adıyla Tatavla (Yunanca: Ταταύλα) İstanbul ilinin Şişli ilçesi'nde yer alan tarihi bir semttir.
Kurtuluş Şişli ilçesi’nde iskana açılan ilk bölge olma özelliğine sahiptir. Yaklaşık 470 yıllık tarihe sahip bu semtin bugün büyük bir kısmı Şişli ilçesine bağlıdır. Aya Dimitri Kilisesi'nin de bulunduğu Son Durak'tan aşağısı ise Beyoğlu ilçesine bağlıdır.
Semt, Kurtuluş ismini 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşuyla aldı, 1923 yılı öncesinde ise Tatavla olarak anılan semtin ilk sakinleri Rumlardı. Tatavla adı da Rumca; “beygir ahırı” anlamına gelen “tavla” kelimesinden türemiştir.
Kurtuluş nerededir?
Kurtuluş Semti, Kurtuluş Caddesi'nin etrafına kurulmuştur. Yayla, Eskişehir, Ergenekon ve Halaskargazi Mahalleleri'nin kesişim kümesidir.
Kurtuluş Semti’nin kuzeyinde Şişli merkezi, doğusunda Dolapdere Caddesi ve Cumhuriyet Caddesi, güneyinde Bülbül ve Çukur Mahalleleri, batısında Yayla Mahallesi ve Feriköy Mezarlığı bulunur.
Kurtuluş’un tarihçesi nedir?
İlçenin en eski mahallesi olan Tatavla' nın (Kurtuluş) 16. yy'da kurulduğu ileri sürülür. Pangaltı' nın bulunduğu tepeden güneye doğru önce dik, sonra da yumuşak bir eğilimle inerek, güneybatıya kıvrılan bu eski dere yatağının batıdan ve güneyden çevirdiği tepenin (ve civarındaki tepeciklerin) adı Aya Dimitri Tepeleri idi, oradaki yerleşim birimini de kapsayan bu isim16.yy'da yapılan Rum Ortodoks kilisesinin adıydı. Sonraları orada tavlalar (at ahırları) yapılınca, semt, ahırları simgeleyen Tatavla adını aldı ve Cumhuriyet'te isimlerin Türkçeleştirilmesine kadar öyle kaldı.
Tatavlalılar kimlerdi?
Tatavla'nın ilk halkına, Tersane' de işçi olarak çalışmaları nedeniyle Tersaneliler denirdi. Sonraları çeşitli mesleklerle de ilgilenmeye başlayanlar oldu. Örneğin, Tatavlalı ayakkabı yapımcılarının ünü tüm kente yayılmıştı. Özellikle Beyoğlu'nda, sadece Tatavlalıların ayakkabılarını satan dükkanlar vardı.
Tatavla'nın bir de tulumbacıları ünlüydü. Bu tulumbacıların yangın söndürmekteki becerileri üzerine çeşitli yazılar yazılmış, övgüler de yapılmıştır.
Paskalya yortusundan önceki perhiz döneminin ilk Pazartesi, Tatavla' da ünlü Baklahorani panayırı yapılırdı. Bu panayıra kentin hemen tüm yörelerinden gelenler olur, çeşitli eğlenceler düzenlenir, sadece perhiz yemekleri ve özellikle bakla yenirdi. O yüzden panayıra Baklahorani denirdi.
Tatavla'nın spor kulüplerinin ünü, yurt dışında da yaygındı. 1908'de kurulan Astir adlı futbol kulübünün takımı, İstanbul'un en önemli takımlarındandı.
Sanat etkinliklerinin de Tatavla'nın yaşamında önemli bir yeri vardı. 1911'de kurulan Amfion adlı müzik merkezinin mandolin orkestraları ve koroları, İstanbul' un çeşitli sanat merkezlerinde düzenli olarak konserler verirdi.
Cumhuriyet'e kadar sakinlerinin büyük çoğunluğunu Rumların oluşturduğu, Ermenilerin ve az miktarda Yahudilerin de yaşadığı Tatavla, Kurtuluş olduktan sonra da bu özelliğini bir süre korudu, fakat zamanla bu özelliğini yitirdi.
Kurtuluş’un en ünlü apartmanları hangileridir?
En önemli sokağı Savaş sokaktır.Bu sokakta bulunan en önemli apartmanlar ise Akdoğan,Taş ve Savaş apartmanlarıdır.Bu apartmanlar bu bölgede çok önemlidir.Kurtuluş ilk öğretim okulu ise en önemli okuludur. Semt; Pangaltı’nın üzerinde bulunduğu tepeden güneye doğru hafif bir eğimle inen eski bir dere yatağı ve bu dere yatağını çevreleyen tepeciklerin üzerinde kuruludur. Bu tepeciklerin adı 1782'de yapılan Rum Ortodoks Aya Dimitri Kilisesinin adıyla özdeşleşmiştir.
Kurtuluş’ta gayrimüslüm yerleşimi ne zaman başladı?
Tarihçe Kurtuluş'un kuruluşu da Türkiye’deki pek çok ilçe ve semtin kuruluşu gibi ihtiyaca binaen, belli bir meslek erbabı zümrenin bölgeye devlet eliyle yerleştirilmesiyle olur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520- 1566) yaşayan ve Osmanlı tarihinin müstesna simalarından olan, alim komutan olarak bilinen Barbaros Hayreddin Paşa’nın Ege ve Akdeniz’den özellikle Sakızadası’ndan gemi yapımında çalıştırılmak üzere getirdiği 10 bini aşkın Rum esir Kurtuluş’da iskana tabi tutulur. Kurtuluş'un kuruluş öyküsü böylece başlamış olur. Tersaneliler olarak da anılan, önceleri Kasımpaşa tersanelerinde çalışan ve gemi yapımında mahir Rum esirler, daha sonraları tulumbacılıkta ve ayakkabı imalatında da hayli başarılı olurlar, öyle ki bu Rum tulumbacıların yangın söndürmekteki başarıları defalarca takdir görür, yine imal ettikleri ayakkabılar ilerleyen yıllarda Beyoğlu’nun en gözde dükkânlarında alıcılarıyla buluşur.
Kurtuluş'un meyhaneleri ile Bakla Hurani adlı panayırı da, ilerleyen yıllarda İstanbul sınırları içinde adından sıkça bahsettirir olmuştur. Paskalya yortusundan önceki perhiz döneminin ilk Pazartesi günü Bakla Hurani yapılırdı. Bu panayır hayli renkli geçer, İstanbul’un hemen her yerinden katılım olurdu. Panayırın adında anlaşılacağı gibi “bakla” en çok tüketilen besin olurdu. Bakladan yapılan çeşitli yemeklerle İstanbul halkının tanışması da burada olmuştur.
Kurtuluş ne zaman ‘özerk bölge’ oldu?
18. yüzyılın sonlarına doğru ise Kurtuluş'da yaşayan Rumların sayısı 20 bini bulur ve bölgeye yabancıların girmemesini talep ederler, 1884'e gelindiğinde Kurtuluş özel bir yönetmelik ile yönetilir hale gelir. 1.030 evin 53 temsilcisi seçilerek semt 12 kişilik “ihtiyar heyeti” tarafından yönetilmeye başlanır. Kurtuluş ilerleyen yıllarda Rum nüfusun yanında, Ermeni ve Yahudileri de bünyesinde barındır oldu. 1802 yılına gelindiğinde ise İngiliz Hükümeti’nin, Osmanlı Devleti ile geliştirmeye başlamış olduğu ticari ilişkileri doğrultusunda kimi İngiliz aileleri ticaret yapmak üzere İngiliz Hükümeti’nin önerisiyle Kurtuluş’a yerleştirilir. Kurtuluş böylece farklı kültürlerin birleştiği, ticari ve sınai olarak da İstanbul’a hizmet eden bir semt görünümü alır.
Kurtuluş’taki büyük yangınlar ne zaman çıktı?
Dönem itibariyle Osmanlı şehirlerinin muzdarip olduğu dertlerin başında şüphesiz büyük yangınlar gelmekteydi. Binalarda kullanılan ahşap malzeme, binaların birbirine yakınlığı ve yangın söndürme tekniklerinin yetersizliği gibi nedenlere bir de rüzgarın azizliği eklenince yangınları söndürmek iyice zorlaşıyordu. Kurtuluş’un binaları da defalarca alevlerle baş etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar İstanbul’un en mahir tulumbacıları Kurtuluş’dan çıksa da, semtte çıkan 1832 yangınında 600 ev 30 dükkân kül olur.
Yangın sorunu sadece bu yıllarla da sınırlı kalmadı, yukarıda değinilen sebeplere bir de “yer açma” gibi etkenler eklenince, altyapı sorunları da olan bölgede dertler bitmek bilmedi. 1832 yangınından tam 97 yıl sonra, 1929 yangınında 207 bina kül oldu. 13 Nisan 1929’da İkdam Gazetesi'nin, Karinin (okuyucunun) Derdi adlı köşesinde bile 1929 Kurtuluş yangını ile ilgili şikayetlere rastlanır. Bu şikayete göre; Kurtuluş yangınından sonra Durusu Müdürü Mösyö Castelno’nun itfaiye araçlarına bilerek su vermediği iddia edilir ve hakkında soruşturma açılır. Davayla ilgili haberler gazetelerde yer alır ama bir sonuca ulaşılamaz. 1955’e gelindiğinde ise Kurtuluş’u farklı bir afet bekler. 6-7 Eylül 1955’te Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin kundaklandığı haberleri ile başlayan provokasyon, İstanbul’da gayrimüslimlerin yaşadığı pek çok semtte olduğu gibi Kurtuluş’ ta da infial yaratır ve semtteki gayrı müslimlerin ev ve dükkânlarına yönelik saldırılar başlar (Bakınız: 6-7 Eylül Olayları). Bu olaylar sonrasında yaygınlaşan korku sunucunda ise gayrimüslimlerin semtteki yoğunluğunu yıllar içinde çok azalır ve artık çok küçük bir kısmı gayrimüslimdir.