Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürol Seyitoğlu, Türkiye’de depremlere karşı alınacak önlemlerin başında Fay Yasası’nın geldiğine dikkat çekti. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, yapı stokuna dikkat çekti.
Türkiye’de deprem konusunda alanında uzman akademisyenler, TBMM Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu'nda sorunları ve çözüm önerilerini anlattı.
Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'nin haberine göre; Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürol Seyitoğlu, deprem ve kentsel dönüşüme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
'DEPREMLERİN ARKASINDAN GİTMEYİ BIRAKIP ÖNÜNE GEÇMEMİZ LAZIM'
Türkiye’de depremlere karşı alınacak önlemlerin başında Fay Yasası’nın geldiğine dikkat çeken ve “Artık depremlerin arkasından gitmeyi bırakmamız gerekiyor, depremlerin önüne geçmemiz lazım" diyen Seyitoğlu, “Fay yasası bence gerekli; elde bir yasa olmadan yerel yöneticileri harekete geçirmek oldukça zor. Özellikle içinden faylar geçen şehirlerimiz öncelik alınarak gündeme getirilirse gayet iyi olur. Her türlü inşaat kalitesini maksimuma çıkarsanız da bir bina ya da şehir hastanesi ya da okul, fayın üstündeyse kurtulma şansınız yok. O nedenle fay yasası önemli. Yasa olmadan bazı yetkilileri harekete geçirmenin imkânı yok. Dolayısıyla bunlar söyleniyor ve sürekli kulak ardı ediliyor. Ülkemizin geldiği durumda afet sonrası çalışmalar çok iyi; hemen yaraları sarmaya çalışıyoruz, çadırlar kuruyoruz, yardımlar gidiyor, organize kurtarma ekiplerimiz var. Artık depremlerin arkasından gitmeyi bırakmamız gerekiyor, depremlerin önüne geçmemiz lazım” şeklinde konuştu.
'İNSANLARIN DEPREM OLDUĞUNDA ENDİŞE DUYMALARININ SEBEBİ İÇİNDE OLDUKLARI BİNAYA GÜVENMEMELERİ'
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu ise Türkiye’de “deprem sorunu yok, yapı stoku sorunu var” dedi ve şunları kaydetti:
“Deprem probleminin temel nedeni Türkiye'de çok şiddetli depremler olması değil bizim dayanıksız yapı stokumuzdur. Elâzığ depremi, İzmir depremi esasında şiddetli deprem sınıfında değil. Eğer o bölgelerde depreme dayanıklı bir yapı stoku olsaydı hiç hasar bile olmayabilirdi. Türkiye'de insanların deprem olduğunda endişe duymalarının sebebi içinde oldukları binaya güvenmemeleridir. Türkiye'de deprem sorunu yok, yapı stoku sorunu var. Ülkemizde depreme dayanıksız binaların sayısı tahmini sayısı 8 milyon civarında. 2000 yılı öncesinde yapılan yapılar zor ayakta duruyor.”
'KENTSEL DÖNÜŞÜM: ARSASI DEĞERLİ OLAN KAZANDI'
Sucuoğlu, Türkiye’de depreme karşı yürürlüğe giren Kentsel Dönüşüm Yasası’nın da amacına uygun yapılmadığını vurgulayarak, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı riskli yapılar yönetmeliğine göre mevcut binaların hepsi neredeyse aynı derecede riskli çıkıyor ve bu ayırt edici değil. Mesela, bu yasa uygulandığında deprem tehlikesinin çok düşük olduğu Ankara, Konya gibi illerdeki binalar ile İstanbul, Adapazarı gibi illerdeki binalar aynı şartlardan yararlanıyor. Hâlbuki Adapazarı’nın, İstanbul’un deprem tehlikesi çok fazla, oradakine öncelik vermek gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
'STANDART BİR YAKLAŞIM YERİNE MEKÂNSAL PLANLAMA'
İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Handan Türkoğlu da afet risklerinin azaltılmasında standart bir yaklaşım yerine mekânsal planlamanın yapılması gerektiğine vurgu yaptı. Türkoğlu, “Ancak bu sayede etkili, verimli, adaletli, uygulanabilir bir yaklaşımın doğru kombinasyonu ortaya çıkar. Bu kapsamda gelecek te olabilecek afetlere ilişkin bilgiler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. 'Doğal Çevrenin Korunması' başlığında havza yönetimi, erozyon kontrolü, orman ve bitki örtüsünün korunması, sulak alanların korunması risklerin azaltılması için hayati önem taşıyor. Bu iklim değişikliğiyle birlikte bunlar gündeme gelecekler ve biz yapmadığımız için pişman olacağız diye düşünüyorum, yapmamız gereken bir konu, bütün dünyanın yapması gereken bir şey” dedi